Ariflerin sözlerinde hikmet yatar
Bursa’nın ileri gelen zenginlerinden birisi Ahmed Gazzi Hazretlerinin dergahına bir tepsi baklava gönderir. Ahmed Gazzi tepsiyi doğruca bir çukur kazdırıp gömdürür. Dervişler sebebini merak eder. Ertesi gün Ahmed Gazzi çukuru açtırır, baklavanın yerinde yılanlar çıyanlar vardır. Bunun üzerine Ahmed Gazzi dervişlerine “O baklava haram para ile alınmıştı. Eğer ben size o baklavayı yedirseydim o baklavalar karnınızda yılanlara, çıyanlara, kötü ahlaka dönüşürdü ve manevi dünyanıza zarar verirdi” der.
Ariflerin sözleri, halleri, hatıraları onlarca hikmet barındırır. Onların hayatını okumak kişiyi Allah’a yaklaştırır, silkelenmesine vesile olur, kalbinde ürperti peyda eder, marifete olan aşkı canlandırır. Onların gösterdiği kerametlerde dahi yüzlerce sayfada anlatılabilecek ilahi hikmetler, bilgiler, marifetler, öğütler bulunur. Onlar Hakk’ın huzurunda daim müşahedede olduklarından onlardan batıl bir söz veya davranış çıkmaz. Elbette her insan gibi imtihana tabi tutulurlar, günah işleyebilirler fakat bizim kastımız genel hallerine yöneliktir.
O nedenle geçmiş zaman evliyalarının peşinde olmak kişinin kemali açısından son derece faydalıdır. Onlar geçmiş zamanda yaşadıkları için meclislerine katılmak, sohbetlerini dinlemek mümkün değildir. O nedenle eserlerine başvurulur. Onların eserlerini veya onlar hakkında yazılmış eserleri okumak, o veli zatın sohbetine katılmakla eş değerdedir.
İşte Abdürrezzak Tek Hoca’nın hazırladığı, yazdığı Gazzeli Bir Sufi kitabı da böyle eşsiz hazinelerden birisi. Gazzizade Ahmed Efendi’nin hayatını, kerametlerini, sözlerini, hallerini anlatan eser taliplere yol gösterici bir nitelik taşımakta.
Ahmed Gazzi, Niyazi Mısri Hazretleri’nin halifesidir. Ahmed Gazzi bir gün Halveti Üçkozlar Tekkesi’ne varır, orada Muhyiddin-i Bursevi Efendi ona “Ahmed Efendi sen iyi bir sütsün, eğer sana maya çalınırsa güzel yoğurt olursun” der. Mayayı çalan isim Niyazi Mısri olmuştur. Herhalde Ahmed Gazzi’nin nasıl büyük bir zat olduğunu anlamak için bu dahi yeterli olacaktır. Niyazi Mısri Hazretleri 1963 yılında müritlerinin önünde Ahmed Gazzi’ye halifelik görevini “Benden daha alim, kâmil ve zahit birisidir. Bundan böyle bizi isteyen Ahmed’i bulsun” diyerek verir.
Gerçekten de sonrasında Ahmed Gazzi, Bursa’yı ihya eder. Yüzlerce insan onun tedrisatından geçer, onun himmetiyle irşad olur. Kerametleri dilden dile yayılır. Her kerametinde ince sırlar, hikmetli nasihatler vardır. İlk paragrafta anlattığımız keramet bunlardan sadece birisidir. Haram yemenin insanın maneviyatını nasıl sekteye uğratacağını Ahmed Gazzi keramet göstererek anlatmış, böylece müritleriyle haram arasına sağlam bir set çekmiş ve manevi hali maddi surette ispat etmiştir.
Yazımızı ondan bir anekdot daha vererek tamama erdirelim.
Ahmed Gazzi Hazretleri’ne neden tekkesinden çıkmayıp inzivayı tercih ettiği sorulduğunda “Halk içine çıksam ve bazı münasebetsiz şeyler görsem bundan dolayı onlara eza, cefa ederim diye korkarım. İnsanları nefsimin şerrinden emin eylemek için tekkemden çıkmayıp inzivayı ihtiyar ettim” demiştir.
Eşrefzade Abdülkadir Efendi de bu durumu şöyle anlatmıştır:
“Pederim İzzeddin Efendi ile Ulucami’ye vaaza geldik. Vaazın bitiminde Ahmed Gazzi Hazretleri’nin dervişlerinden biri yanımıza gelip ‘Efendim. Azizimizin sizlere selamı var. Tekke mahsulünden patlıcan pişirdiler, sizleri yemeğe davet ediyorlar’ dedi. Biz de pederim İzzeddin Efendi ile birlikte tekkeye gittik. Şu an türbeleri olan odada bizi bekliyordu. Varıp elini öptük ve bir miktar sohbetten sonra sofra kuruldu, patlıcan yemeği getirildi. Aziz de bizimle birlikte yedi. Fakat bir avuç içi kadar bir şey yedikten sonra sofradan kalktık, kahveler geldi içtik. Bu esnada inzivadan söz açıldı. Aziz Hazretleri, ‘İzzeddin Efendi benim kötü bir nefsim var, insanlar nefsimden emin olsun diye onu tekkeye hapsettim’ buyurdular.”
Ahmed Gazzi Hazretleri’nin ruhu şad olsun. Himmetleri daim üstümüzde olsun. Cenab-ı Hak onun ve cümle evliyanın makamını yükseltsin, onları Peygamber Efendimiz’e komşu eylesin. Bizleri de şefaatleri ve himmetleriyle hem dünyada hem de ahrette bereketlendirsin. Hû.