At bizimken meydan neden onların?
1930’lar Türkiye’nin basın hayatı için oldukça hareketli yıllardı. Henüz onuncu yılını doldurmamış genç Cumhuriyet, halkın yaşantısındaki, bilincindeki yerinin sağlamlaşmasını ve inkılapların geniş kesimlerce benimsenmesini istiyordu. Belki bu sayede eski “monark günlere” artık geri dönülmeyeceği de kanıtlanmaya çalışılıyordu. Şüphesiz bunun en önemli aracı gazete ve dergilerdi. Hükümetin basına karşı görüşleri, “basın, özgürlüğünü yaşayacak fakat memlekete zarar vermeyecek” şeklindeydi.
1931 yılına geldiğimizde 1909 yılından kalan Matbuat Kanunu’nu yürürlükten kaldırılarak 25 Temmuz’da Basın Kanunu yürürlüğe konuldu. Bu kanunun 50. Maddesi şöyledir: “Memleketin umumi siyasetine dokunacak yazılardan dolayı, Bakanlar Kurulu kararı ile gazete ve dergiler geçici olarak kapatılabilir.” Ayrıca, gazete ve dergi sahiplerine yükseköğretim öğrencisi ya da mezunu olmak ve cumhuriyet, devrim düşmanlığı nedeniyle suçlu bulunmamış olmak şartları getirilmişti. Rejim ve devrim aleyhtarı yazılar, padişah ve halife övücülüğü ya da komünizm yanlısı yayınlar yasaklıydı. Lakin basın özgürlüğü kısıtlanmasına rağmen 1930’lu yıllarda gazete ve dergi sayısında artış yaşanmıştı.
O dönemde çıkan dergilerden biri de 1933-1934 yılları arasında 7 sayı çıkan, Kemal Tahir’in edebi hayatı konuşulduğunda pek bahsi geçmeyen, fakat yazar için önemli bir dönüm noktası olan Geçit dergisidir.
Geçit, aslında Kemal Tahir’in yazın hayatında ilk tecrübeler edinmesi bakımından önemliydi. Kemal Tahir, bu dergi ile yazının mutfağında yer almış, yayımcılığın bütün aşamalarını bizatihi tecrübe etmişti. Geçit dergisi ile Kemal Tahir kendini şair, yazar ve aydın olarak ifade edebilmiş ve bu dergi Tahir’in, yayımcılığın bütün aşamalarını deneyimlemesine de aracılık etmişti. Tahir, hayalindeki dergiyi amatör ruhlu ama ciddi, güncel, saldırgan değil ama kavgacı, çok sesli fakat kendi görüşüne sadık, akademiyi yakından takip eden ve okurlara kulak veren bir yayın olarak tarif eder. Ayrıca dergide genç yazarlara yer verme vurgusu da sıkça yapılır. Bunu Ziya İlhan’a yazdığı mektupta şöyle dile getirir: “Büyüklere hürmet edeceğiz fakat onları asla aramıza almamak şartıyla.”
Derginin adının neden Geçit olarak seçildiği konusu hakkında çok bir bilgi yoktur. Fakat 1969’da yayımlanan Kemal Tahir’in Kurt Kanunu romanında “geçit” kelimesinin metaforik kullanımını görürüz. Bilindiği gibi, bu eser Tahir’in ilk gençlik yıllarına dair otobiyografik ögeler içeren bir romandır.
Geçit dergisinin yazar kadrosu milliyetçi hassasiyetleri güçlü olan genç yazarlardan oluşmaktaydı. Bu yazarlar, I. ve II. Balkan Savaşları, I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı’na tanık olmuşlardı ve bu savaşların getirdiği etkileri de yaşamlarında direkt olarak hissediyorlardı. Geçit dergisi de bu hassasiyetlerin bir yansıması olarak Kemalist çizgide bir edebiyat ve sanat mecmuasıydı. Yazarlar, Mustafa Kemal’in kültüre dayalı milliyetçilik anlayışını benimsemiş ve inkılabı yaşatmak için edebi eserler ürettiklerini vurgulamışlardı.
Akademisyen Neşe Pelin Kara “Kemal Tahir’in biyografisinde karanlık olmasa da sisli kalmış bir noktayı aydınlatacağını umarak” 10 Ekim 1933-10 Temmuz 1934 tarihleri arasında İstanbul’da toplam yedi sayı olarak yayımlanmış olan bu dergiyi bulup kitaplaştırarak edebiyat tarihine önemli bir katkıda bulunuyor. Kara, kitabın kolay okunmasına imkân sağlaması için günümüz imlasını tercih etmiş ve o dönemim Türkçesini de korumuş.
Eserin başında, Kemal Tahir’in Geçit dergisi tecrübesine dair kapsamlı bir sunuş mevcut. Sonda ise, derginin yayın hayatı boyunca içerdiği metinlerde en çok kullanılan kelimelere, atıf yapılan yayınlara ve bu metinlerde bahsi geçen yazarlara dair grafikler de bulunuyor. Neticede, Kemal Tahir’in dergicilik tecrübelerine odaklanan Size Paydos Bize Marş Marş başlıklı çalışma Ketebe yayınları etiketiyle raflarda.