Beni öldürmeyen darbe


Çoğu zaman unutuyoruz: Gezi Parkı eylemleri olmadan 15 Temmuz’u tam anlamış olmayız. İki yönden de: Hem Fetullahçılar ortalığın yeterince karıştığına, kendi vakitleri geldiğine Gezi süreci sayesinde daha bir inandılar. Çünkü Fetullahçı bir darbeye karşı çıkabilecek herkes Gezi’den sonraki yıllar içinde AK Parti hükümeti düşsün de nasıl düşerse düşsün kafasına girmişti. Yahut sokulmuştu, burayı tartışmayacağım. Gezici arkadaşlarıma şarkı gönderebilirim ama. Müslüm Gürses söylüyor: Son pişmanlık neye yarar, olmadı yar.

Hem de Gezi’de tedirgin, sinirli ama âtıl kalan muhafazakar kitleler kendilerine açıkça yönelen darbeyi dakikalar içinde karşılamayı bildi. Gezi, ertesi yıl yaşanan Kobani olayları, ondan sonraki yıl gerçekleşen Hendek operasyonları 15 Temmuz gecesi sokağa çıkacak insanları müdafaaya itmişti. Memleket karışmıştı ama biz görüşlerimizi dile getirmek, düşüncelerimizi yaşamak ve seçim gelince sandığa gitmek dışında bir şey yapabileceğimizin farkında değildik. Kamusal şiddet, solun çok övündüğü “devrimci şiddet” Müslüman çoğunluğun onaylayabileceği bir şey değildi. Zaten Müslüman çoğunluk “memnuniyetsiz orta sınıf,” “muhalif eğitimli kesim,” “beyaz yaka solu” ya da “yeni orta sınıf” gibi havalı etiketleri olmayan sıradan insanlardan söz ediyorum. Aradaki entelektüeller de bu durumu yine Gezi süresince içselleştirmişti.

Çünkü Gezi’de birçok saçmalık doğdu. Sen ömür boyu ilim irfan yolunda yürümüş de olsan, Gezi’ye katılan herhangi bir lümpen senden daha entelektüelmiş gibi satıldı. Gezi cazibesini de sıfıra yakın politik etkisini de biraz buna borçluydu. Çok vurgu yapıldı orta sınıf temsillerine. Üniversite profesörleri, Levent-Maslak hattının kulelerinin beyaz yakalıları, medya mensupları “alanda”ydı. Böyle olunca da “Abi biz ailecek Reisçiyiz, ama güzel ortam oluyor, heyecanlı” diyerek ilk günden son güne Gezi’ye akan Selami Ali’nin esrarkeşleri de bir ân, kısa bir ân entelektüel, ilerici, demokratik, muhalif vb. sayıldı.

Selimiye kışlasından Üsküdar’a yürüyen tanklara Çevik Kuvvet’le beraber ilk karşı koyanlar da Selami Ali mahallesiydi. Köprüde vurulanların bazılarının cenazesinin alkol koktuğunu duymuşsunuzdur. Kars’ta tanklara karşı beraber tekbir getirdiğimiz, slogan attığımız adamların yarısı meyhaneden çıkıp gelmişti. Diğer yarısı da tekkeden.

Bu uç temsilleri 15 Temmuz’un başka hiçbir şeye benzemediğini Geziciler bile görebilsin diye gösteriyorum. Türk halkı biraz böyledir. Meyhaneden çıkanla tekkeden çıkanın kavuştuğu yerler vardır. Bir tanesi Fenerbahçe’dir. Bir tanesi namustur. Besim hoca bir dur ya Allah aşkına, rakını içtiysen git yat, bugün 15 Temmuz. Bir tanesi de memlekettir. Yani hepimizi birbirimize bağlayan görünmez ortak yaşam hakkıdır. Nefes alıp verme hakkı. Kendin olmak hakkı.

Elimizden alınmak istenen, darbe vurulmak istenen tam olarak buydu. Gezi’yi ve sonra gelişen olayları da bu şekilde yorumlayanlar oldu. Tam tersini yapıp “ilk üç gün” Gezi’yi destekleyenler, Kobani hadisesi sırasında PKK ile aynı safa geçen arkadaşlar da oldu. Ben Gezi’nin başbakanı ve hükümeti yenemeyeceğini düşünüyordum. Gezicilerle diyalog için elimden geleni yaptım. Fayrap ve Popülist Kültür bu konularda olgun bir tavır sergileri inancındayım. Ama işe yaramadı. Şahsen tanıdıklarımız bile bir noktadan sonra saldırgan bir tavra girişti. Hâlâ güldüğüm şeylerden biri şu: Kendisi CHP’ye oy verip beni AK Parti’ye oy verdiğim için suçlayan Gezici arkadaşlar düştükleri gülünç durumu asla anlamaya yanaşmadılar. Bu en hafif tabirle totaliter bir refleks. Asla demokratik bir yanı yok. Bu yüzden de 15 Temmuz akıl namına neleri var neleri yoksa silip süpürdü bu fukaraların. 60 gün boyunca Türkiye’nin 54 il merkezini işgal ettiler. Dünyanın her yerinden destekçileri oldu. Kaynaşma, dayanışma, “orantısız zeka” ne ararsan vardı ellerinde. Var olduk, gövde gösterisi yaptık zannettiler. Meyhanedekilerle tekkedekileri akıllarına bile getirmiyorlardı çünkü. Türk halkı çomardı, koyundu vb.

Çomar ve koyun temsilleri ilginç aslında. Koyun salt faydadır çünkü. Bu milleti bin yıllardır yaşatan kaynaktır. Çomara gelince o da sürüyü ve sahayı korur. Kendinde hayvanlar bunlar. Gezicileri bir şeye benzetecek olursak, bu aralar çok tartışılan sokak hayvanlarına benzetebiliriz. Kendi için hayvanlar onlar. Besim hoca uyudun mu, Kant şakası yapıyorum burda gülsene lan. Uyumuş.

Özetle, evin, bahçenin kendinde kişileri olarak bizi sokağa döken ve kanımızı döken ve bize darbe vuran ama bizi topyekün sindirmeyi başaramayan bu süreç oldu. 15 Temmuz bizim için bir seçim, bir tercih, bir bize yakışanı yapmak meselesi değildi. Onu Geziciler yapmıştı. Onun için de 15 Temmuz olunca, biz kaçamayacağımız varoluşumuzu sergilediğimizde yani, sesleri içlerine kaçtı. Sosyal medya hesaplarını kapatalanlar oldu, 6 ay tek post atmayanlar oldu. Çünkü bir tür doğa olayı gibi geldi 15 Temmuz. Bir ferdi, bir parçası olan bizler bir tür okyanus dalgası gelip her şeyi kapladık bir gecede. Denize darbe vurabilir misin?

Seçim yapmak sanıldığı kadar büyük bir şey değil. Sanıldığı ölçüde kişinin seçimine kalmış bir şey de değil. Kendi için politik eylem, mesela Gezi, ancak büyük güçlerin, dünya hegemonyasının Türk devletini eleştirdiği integral alanlarında vuku bulabilecek hadiselerden biriydi. PKK’nın yaptıkları hakeza. Ama 15 Temmuz öyle değildir. O kendinde politik oluştur. Ahmet Çiğdem hocam, bu da sana gelsin. Mucize değildi 15 Temmuz. Yahudilerin Tanrıyı kıyamete zorlaması hesabı, kendi için yeni orta sınıf muhalefetinin Türk halkını zorladığı politik kıyametti. Ve ilk defa yaşanıyor da değildi. Sadece bu çapta, tüm memlekette ve bir gecede ilk defa yaşandı. Bu biraz garip garip hareketlerle mahalle esnafını taciz edip sonunda dayak yemeye benziyor. Dayak yiyenin zabıta mı mahallenin delisi mi olduğu önemli değil. Ama kendinde esnafı kıyamete zorlamak bir seçimdir. Esnafın attığı dayak ise ontolojik olarak zorunludur.

Yani, toparlarsak. Bize vurdukları darbe gerçekten de bizi güçlendirmiştir. Ama biz gerçekten de bir şey yapmadık. Sınırlarını terk etmeyen, hayatı da ölümüne eşit kendinde varlıklar olarak memleketi size bırakacağımızı sanıyordunuz öyle mi? Güldürmeyin lan adamı.

Etiketler
Gezi Parkı Gezi eylemleri Gezi protestoları Gezi kalkışması 15 Temmuz