Borges şiirden anlar mı?
Jorge Luis Borges’in şiirlerinden bahsetmek ayrıca pek çok şeyden bahsetmek demektir. Bu sebeple bu yazının konusu birkaç boyutu birden beraberinde getiriyor. Öncelikle dünyaca ünlü bir öykücünün kendisini ısrarla şair olarak tanıtmaya yatkınlığı hakkında konuşabiliriz. Borges’in söyleşilerini okuyanlar onun bir yazar seçkisi olduğunu ve sürekli bu yazarlar üzerinden düşündüğünü görürler. Milton bunlardan birisidir mesela. Dante hakkında müstakil bir yazısı vardır. Şairlerin onun üzerindeki etkisi şairlikleri ve entelektüel çabaları düzeyindedir. Nihayetinde Borges her şeyi böyle görür. Şiiri bir tılsım olarak anmasına rağmen buna erişebildiğini söylemek güçtür. Şairliktir mesele; şiirin bizatihi kendisi bile değil. Bir biçimden bahsedilebilir. Biçimin çekiciliği veya sağladığı sanat şöhreti. O da çok iyi biliyordu ki kelime sanatının tek karşılığı şairliktir. Ve bundan yararlanmakta ısrar etti durdu. Belki de karakterinin muğlaklığı onu bu oyunda hep çenebaz kıldı.
Borges’in meşhur sözü her zaman aklımın bir köşesinde durur. “Her şairden geriye bir imge kalır.” Böyle bir şeydi sanırım. İmge, eğretileme, benzetme… Bilmiyorum böyle midir? Yahya Kemal’den ne kalmıştır mesela? Şiirini Sadettin Ökten’in deyimiyle “örselenmiş Osmanlı” tamlaması etrafında düşünebilir miyiz? Bu kadar kolay mıdır? Şiire bakarken böylesi zevklerin oluşu bir üslup neşesi gibi dursa da şiirin içinde hiçbir geçerliği yoktur böyle lafların. Hatta şiir üzerinde konuşulmasına izin verilmeyecek bir konumdadır.
Herkesin kendini şair sanmasındaki tuhaflık, Borges’in, şiiri –her konuda yaptığı gibi- bir paradoks biçimde okumasına yol açmış görünüyor. Oysa Türk entelijansiyasındaki karşılığı olarak okunabilecek Cemil Meriç -bizim için bir üslup dehası olmasını bir tarafa bırakırsak- kendisinin şair olmadığını özellikle vurgular. Ve hatta şiiri de bir yerde tutar. Kah bilgisizlik kah ulaşılmaz bir doruk. Hazretin saydığı son şair Celal Sılay’dır. Türk şiirinin Oscar Wilde’ıdır der o rokoko üslubuyla. Anlaşılmaz hem de cahilane. Ama yine de yakışıyor ağzına. “Nazım hapisteydi, Necip suskundu.” Düşününüz bu adam bir yerlerde sözü dinlenen ve şiirden anlaması da beklenen birisi. Aynı yerde bir Borges de duruyor.
Borges’in şiirlerini okurken acaba kendi dilinden okusam ne hissederdim diye kendi kendime düşündüm durdum. Şiirin çevrilemezliği Borges türünde yazarlar için bile geçerlidir bir yerde. Ama Cevat Çapan deyince biraz duruyorum. Çünkü onun şairlik kariyeri Borges’ten farklı değil Türkiye’de. Saygın bir konumu olmasına rağmen öyle birisi yoktur. Çevirmendir, iyi çevirir mi? Şiirin iyi çevrilmiş olmasını ölçmek diğer edebi türlere göre çok netameli bir yerde duruyor.
Bir Anabelle şiirini Melih Cevdet çevirmemiş olsa idi bu kadar tadını alır mıydık? Cevat Çapan tam Borges’e göre bir çevirmen bana kalırsa. Tasvirciliği, heyecansızlığı, entelektüelliği bir seviyede hep. Ve yine işin bu kadarına talip olanlar için bir derece sadece. Borges deyince Tomris Uyar’ın çevirisi gelir akla. Neden o? Çünkü kendini öncelikle öyküde hiçbir dayanağa ihtiyaç duymadan ispat etmiştir. Sonrası bir başka yanını açar gibi çevirir başka bir ustayı. Bu bakımdan pek çok yarım şairin yaygınlık kazanmalarındaki faydasını gözardı etmesem de çok büyük bir paye vermek de istemem bu uğraşa.
Borges’in şiirlerini de öykülerini okur gibi okuyabilirsiniz. Her mısranın düşünülmüş, her imgenin başka bir imgeden türemiş; tarihin, edebiyatın gizemlerine doğru bir açılma sağlamış olduğunu görürsünüz. Şiire varmış değil bir şiir çalışmasına, denemesine değmiş olursunuz. Şiirin ne olmadığını da anlamak için okuyabilirsiniz. Şiirin, sadece bir biçim araştırması olarak adlandırılamayacağını da anlarsınız. Bunu şiirlerindeki karakter yokluğunda özellikle hissedersiniz. Bir şiiri şiir yapan asıl etkenin yani şiirin arkasındaki sesin, nefesin özellikle kesildiğini, kelimelerin üzerinde onları durağanlaştıran ve bir anlam dizgesine girmeleri için onlara küçük emirler veren bir elin gezindiğini görürsünüz. Borges’in şiirin her şeyinden anladığını ama tadından haberdar olmadığını tekrar tekrar okursunuz. Ve bu size yeter.