Çok satması gereken o kitap çok satan kitap değilmiş!
2015 senesinin Ramazan ayında, Beyazıt Meydanı’nda düzenlenen Kitap Fuarı’nda bir yayınevinin standında görevliydim. Fuar sürecinde kitap almak için standa uğrayan ve kısa sürede aramızda bir muhabbet bağı oluşan bir arkadaş vesilesiyle, Jules Payot’nun İrade Terbiyesi isimli kitabıyla ilk defa karşılaşmıştım. O zamanlar Payot’nun ismi Türk yayıncılık sektörünün gözdeleri arasında yer almıyordu.
Okurlar fuara genellikle akşam ezanına doğru gelmeye başlarlardı. Fakat o arkadaşım bir gün, güneşin fuar çadırının içine kadar indiği bir vakitte, elinde hacimli bir dosya ile karşımda belirdi. “Cemil Meriç’in önerdiği kitap” diyerek ellerime tutuşturdu. Tercüme ettirip nasıl basabiliriz, diye sordu laf arasında. Çok satacağını düşündüğüne dair sözler de sarf etmişti. Ben şaşkınlık içerisinde dosyayı incelemeye başladım. Fransızca bir metindi. İlk kez 1893 senesinde basılmıştı. Bilinmeyen bir yazardı. Elde cezbedici olarak sadece Cemil Meriç ismi vardı. Ne olursa olsun her kitabın basımının bir zar atımına benzediğini yeni yeni öğrendiğim zamanlardı. Fakat zarı atmadan evvel iyice düşünmek de gerekliydi. Şeş gelmesi oldukça zordu.
O vakitler nasıl oldu, neler konuşuldu tam olarak aklımda değil ve nihayet Payot’nun ismi kısa zaman sonra hafızamdan uçup gitti. Ta ki 2018 yılında onunla bir kitapçıda yeniden karşılaşana dek. Birileri -belki o arkadaşım da içlerindedir- Payot’nun eserini nihayet Türk okurlarıyla buluşturmuşlardı.
İrade Terbiyesi isimli eserin Türkçe tercümesi oldukça fazla sattı -okunup okunmadığından şüphelenmekte sizce haksız mıyım? - Telifi olmaması sebebiyle birçok yayınevi tarafından bazen Fransızcasından yapılan tercümelerle bazen de tercümelerinin söylem biçimlerinin değiştirilip sanki yeniden tercüme edilmiş gibi gösterilmesiyle çok satanlarda boy gösteren eser, elbette bu ününü büyük oranda Cemil Meriç’e borçluydu. Eserin bazı baskılarında da Meriç’in ismi ve kitap hakkında yazdığı söylenen o meşhur sözü de kapaklarda gözlere çarptı.
“Disiplin içinde çalışmayı bu kitaptan öğrendim.” Cemil Meriç – Bu Ülke
Cemil Meriç’in disiplinli çalışması Türkiye’de -en azından entelektüel çevrelerce- ne derece konuşulup değerlendirilmişti ki ona bu disiplini öğreten kitap böylesine dikkat çekmişti? Bu sualin cevabını vermek uğraştırıcı.
İrade Terbiyesi isimli eser, 2023 yılına kadar yüzlerce kez baskı yaptı ve hâlâ da yapmaya devam ediyor. Fakat kimlerin dikkatle ele alacağını merak ettiğim bir eser, hakkında birçok şey söylenen, konuşulan İrade Terbiyesi ve bunun çerçevesine -belki de zorla sıkıştırılmaya çalışılan- Cemil Meriç hakkında yepyeni ve gerçek şeyleri söylemeye başladı.
Ketebe Yayınları etiketiyle okurların karşısına çıkan, Dr. Ethem Bakar’ın kaleme aldığı, Ömer Faruk Can’ın büyük bir emek harcadığını neredeyse her sayfasında belli eden İrade Terbiyesi isimli eser, Payot’nun çok satan İrade Terbiyesi’nin karşısına ciddi bir şekilde dikilmiş durumda. Ömer Faruk Can’ın eserin, üç kısma ayırdığı Önsöz’ünde açıkladığı noktalar üzerinden gitmeye çalışalım: “Türk yayıncılık piyasası, ilk defa 1893’te neşredilen bu eseri adeta ‘yeniden keşfetmiş’ ve uzun bir aradan sonra defalarca basma başarısı gösterebilmişti. Kitabın bu kadar tutulmasının sebeb-i hikmeti, Cemil Meriç’in Bu Ülke’deki şu sözleriydi: Kaderimi tayin eden bir başka kitap da İbrahim Ethem’in Terbiye-i İrade başlıklı eseridir. Disiplin içinde çalışması bu kitaptan öğrendim. … Meriç’in tavsiyesi gayet açıktı; o, Payot’nun değil, Ethem’in ilk baskısını 1909’da yapan Terbiye-i İrade’sini öneriyordu. Kitabı basanlar ise bu küçük (!) ayrıntıyı herhalde irdeleyip teyit etme gereğini pek hissetmemiş ve pek çok kütüphane kataloğunda sehven yer alan Ethem’in yalnızca Payot’nun yazdığı eserin mütercimi olduğu bilgisiyle iktifa etmeyi yeterli görmüştü. Bu mukaddime hem söz konusu yanlışı düzeltmeyi hem de İrade Terbiyesi’nin müellifi Dr.Ethem’in hüviyetini ilk kez ortaya koymayı hedeflemektedir.”
Ömer Faruk Can’ın sekiz sayfalık ön sözde üzerinde durduğu konular oldukça mühim ve şaşırtıcı. Şu kısmı da iktibas etmenin dikkat çekici olacağına eminim:
“Araştırmalarım neticesinde bu mevzudaki kafa karışıklığının son döneme has olmadığını, bilakis eserin ilk neşredildiği yıllara kadar uzandığını tespit ettim. Şöyle ki 1909’da esere dair kaleme alınan pek çok tanıtım yazısında kitabın telif oldu vurgulansa da Tanin’deki bir makale, Ethem’in Payot’nun eserini ‘bir ifade-i veciz ile lisanımıza naklettiğini yazmaktaydı.”
Şimdi sual edilmesi gereken sorular çok farklı. Cemil Meriç’in Bu Ülke’si ve İrade Terbiyesi isimli eserler bundan gayrı çok satmak yerine, daha dikkatli bir şekilde okunacaklar mı? Türk yayıncıları veya okurları için Jules Payot’nun ismi, Ethem Bakar’ın isminden daha çok dikkat çekmeye devam edecek mi? Bazı Türk yayıncıları, Cemil Meriç’i sürükledikleri yanlışın içinden çıkarma cesareti gösterecekler mi? Veya bu son suali şu şekilde değiştirerek sorayım: Bazı insanların İrade terbiyeleri için kimin ne kadar hacimli eserler vermesi icab ediyor?
Dr. Ethem Bakar’ın İrade Terbiyesi, Ketebe Yayınları tarafından Terbiye-i İrade ismiyle özgün biçimiyle de yayımlandı. Fatma Zehra Can ve Tulû Uysal’ın çalışmalarıyla hazırlanan nüsha 288 sayfadan müteşekkil. Ömer Faruk Can’ın hazırladığı nüsha ise kaynaklar ve isim diziniyle beraber 384 sayfa.
Sözlerimi, eserin altıncı meselesi olan Kitap ve Tiyatro’nun epigraflarından birini iktibas ederek sonlandırmak istiyorum:
“Dünyanın en büyük iyilik ve kötülük fâilleri kitaplardır.” Proal