Hoca'nın paltosu


2023 seçimlerinin temel sorusu tabiatı gereği cumhurbaşkanının kim olacağıydı. Seçimlerle birlikte ortaya çıkan Meclis tablosunun ise sıcağı sıcağına tam olarak anlaşılmadığını düşünüyorum. Bir takım radikal Kemalistler CHP listelerinden Meclis’e doluşan İslamcıların sayısını fark edince panik ataklar eşliğinde çığlıklar atsa da esas mevzu cumhurbaşkanlığı olduğu için yaşanan ilk şok konunun anlaşılması için yeterli olmadı. Zirzop İslamcılar da dalgasını geçti bir yandan. Tabii Tayyip Erdoğan’ın CHP ile ittifak yapan Altılı Masa’daki İslamcıların düşük oy oranlarına rağmen kazandıkları yüksek sayıda vekille ilgili kitleye gıcık veren “yankesici,” “sazan sarmalı” gibi ifadeler içeren sosyal medya mesajı mavranın dozunu artırdı. Önümüzdeki beş sene boyunca yasama faaliyetlerine katılacak olan milletvekillerinin yaratacağı resme bir göz atalım. Hep Meclis aritmetiğinden bahsedilir ya; bu sefer de sadece aritmetiğe değil yönlere, açılara, zeminlere, alanlara bir göz atalım diyorum. 

 

Alevi.

Kemal Kılıçdaroğlu propaganda sürecinde Twitter hesabından “Alevi.” başlıklı bir video yayınladı hatırlarsınız. Alevilik sadece İslam itikadında değil CHP siyasetinde de son yıllara kadar heterodoks veya marjinal diyelim bir kimlikti. CHP tarafında kampanya yürütenler seçim sürecinde iktidar partisi veya ortakları bunu kesin kullanır, o yüzden ön alalım diye düşünmüş olacak ki böyle bir çıkış yaptılar. Benim dikkatimi çekense muhalefet cenahından bu çıkışa bir eleştiri, fren veya endişe izhar eden bir yorumun bile gelmemesi oldu.

Yeni CHP marjinal sayılan hiçbir kimlikle veya tutumla kavgalı görünmeyi göze alamıyor. Bu LGBT konusunda da, özerklik veya KHK’lılar başlıklarında da, anayasadaki Türklük tanımı gibi konularda da geçerli. Marjinal kimliklerin bulamaç şeklinde partide merkezi işgal etmesi doğal olarak klasik CHP genetiğindeki Kemalist anlayışı dışarıya itiyor. Anlayacağınız Atatürk’ün partisinde artık marjinal sayılacak olan Kemalistler, “Yetti be!” diye isyan etseler grup kuracak sayıya ulaşamayacak nicelikteler. Belki İYİ Parti’de Kemalist denecek kadar olmasa da koyu Atatürkçüleri transfer ederlerse ancak bir grup kurabilecek durumdalar. CHP son derece agresif bir kimlik siyaseti stratejisiyle girdiği son seçimlerde en büyük zararı kendi kuruluş ideolojisine verdi. Aydınlanmacı Jakobenler gitti, mezhep vesayeti altında liberal solcular geldi.  

Diğer taraftan seçim hayhuyu tamamen geçtikten sonra Emek ve Özgürlük İttifakı çatısı altında toplanan partilerde de benzer bir hayalkırıklığı ve çözülme gözlemlenecek diye düşünüyorum. “Entel dantel” siyaset dehaları biraz fazla abartmış olacak ki TİP’in karşısında poz verdiği dev aynası seçimin ilk turunda akşam saatlerinde paramparça olduğunda çok şaşırdılar. Yukarıdaki CHP örneğinde yakını görememe arazı TİP örneğinde tam tersi biçimde tezahür etti. Hipermetrop enteller çok uzak oldukları halkı yine göremedi. Kürtçü veya bölücü siyaset anlayışı da kendi beklentilerinden uzakta kalınca Meclis’te kaplayacakları yer bakımından kurucu ideolojilerine inananları tatmin edebilecek bir yapıyı kuramadı. Marjinalin de ötesinde artık parodiye dönmüş örgüt kimliğiyle Yeşil Sol Parti uzunca bir süre ip üstünde kucağında bombayla yürüyecek. İddialarının çok gerisinde bir grafikle karşı karşıya olduğu için arkasında eski motivasyonuyla bir toplumsal destek olduğu da son derece kuşkulu olan eski HDP, şimdi bir de üzerine çektiği Kandil’in şimşekleriyle baş etmek zorunda.

 

Tanrı Dağı kadar Türk

Meclis’te bu iki ana marjinal grup dışında bir de merkeze yakın görünen ve Türk milliyetçisi kimliğiyle öne çıkan MHP ve İYİ Parti’nin yarattığı tablo var. Son yıllarda çok kez kurulan ve kurulamayan ittifaklar konuşulduğu için genellikle siyasette iki artı birin her zaman üç etmediği gibi basit toplama işlemleri üzerinden yorumlar yapıldı. Ben burada çıkarma işleminin de siyasette matematiksel bir sonuç vermediğini hatırlatacağım. Söz konusu MHP olduğunda, ikiden bir çıkınca bir kalmıyor. Hatta neredeyse MHP bir daha bölünse yeni kurulacak muhtemel partinin de oylarıyla üç parti yüzde otuzu geçecek.

Ancak bu bölündükçe yükseliyormuş gibi görünen milliyetçi dalgayı bir varlık ve meşruiyet krizi bekliyor. Kanaatim, önümüzdeki yıllarda çok daha seçik biçimde göreceğiz ki Türk siyasetinde bugün merkezi, ana omurgayı teşkil eden anlayış İslamcılıktır. İleriki dönemde marjinalliğe savrulmadan İslamcılıktan uzaklaşabilmenin tek yolu vitrinde görünür şekilde Müslüman kimliği de belli olan milliyetçi bir güzergah izlemek olacak. İslamcılığa göre hizalanan, Siyasal İslam’ın tensibine, desteğine tabi Türk milliyetçiliği. Irkçı, kafatasçı, laikçi milliyetçilik söylemleri de mutlaka her dönemde temsil edilecektir ama siyasetin merkezinin uzağında, karar mekanizmalarına tesiri son derece sınırlı ve sadece müsamaha gösterilen bir renk olarak.

 

“Milli kahraman Mücahit Erbakan”

Merhum Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan 1969 yılında Bağımsızlar Hareketi ile çıktığı yolda defalarca engellendi, yasaklandı, hapse girdi, partileri kapatıldı. Vefat ettiği 2011 senesine kadar kırk yılı aşkın bir süre yürüttüğü mücadelesinde kurduğu Milli Nizam Partisi, Milli Selamet Partisi, Refah Partisi, Fazilet Partisi, Saadet Partisi, Milli Gençlik Vakfı, Anadolu Gençlik Derneği, Avrupa Milli Görüş Teşkilatı başta olmak üzere birçok vakıf ve dernek çatısı altında milli bir anlayış inşa etmeyi hedefledi. Refah Partisi’nin kapatılma sürecinde kurulan Fazilet Partisi’nin 2000 yılında Recai Kutan karşısında Abdullah Gül’ün genel başkan adayı olarak çıktığı meşhur kongresinden sonra “Yenilikçi Hareket” partileşme kararı aldığında Türkiye’de herhalde kimse bu serüvenin bugünlere bu şekilde geleceğini öngörmüyordu. Fazilet’ten ayrılan kadro AK Parti’yi kurdu.

Milli Görüş hareketinin son kapatılan partisi Fazilet’in ardından 2001 yılında bugün de faaliyetlerini sürdüren Saadet Partisi kuruldu. Daha sonra Saadet Partisi’nden ayrılarak genel başkanıyla birlikte ana kadrosu AK Parti’ye katılan HAS Parti 2010 yılında kurulmuştu. 2018 yılında Yeniden Refah Partisi, 2019’da Gelecek Partisi, son olarak 2020 yılında Deva Partisi kuruldu. Abdullatif Şener, İdris Naim Şahin, İdris Bal gibi girişimcileri kurdukları tabela partilerini temsil seviyesine getiremedikleri için sadece isimlerini anarak geçiyorum.

2023 yılına geldiğimizde TBMM’de doğrudan veya dolaylı Milli Görüş hareketinden doğmuş beş ayrı siyasi parti, İslamcı diye nitelendirebileceğimiz altı parti temsil ediliyor. Bu partilerin içinde mutlaka kökeni itibarıyla Milli Görüş’le alakası olmayan, Erbakan’la yolları hiç kesişmemiş birçok milletvekili de vardır. Ancak üzerinde yürüdükleri siyasi yolu kuran, o yolu açan, stabilize eden, cefasını, çilesini çeken Necmettin Erbakan ve onun şahsında Milli Görüş hareketidir. Bugün Türk siyasetinde merkezin terekküp ettiği önemli unsurların Erbakan ve Milli Görüş rabıtası birkaç seçimlik bir rüzgar olmaktan çıkmış 27 Mayıs darbesiyle birlikte kurulan “İkinci Cumhuriyet”in cenazesinde tebliğ edilen terekeye, veraset ilamına dönüşmüştür. Sadece parlamentoda değil sosyal ve ekonomik hayatta da marjinal sol, terörle arasına mesafe koymayı beceremeyen ırkçı Kürtçü siyaset savrulmaya, kan kaybetmeye devam edecek gibi görünüyor. Siyasal İslam’ın son zaferi bir seçim başarısı değil bir anlayış üstünlüğüne, siyasetin ana omurgasını belirlemeye işaret ediyor. Önümüzdeki yıllarda bunu çok konuşacağız.

Rus edebiyatının büyük ustası Gogol’un Palto adında meşhur bir hikayesi var. Fyodor Mihailoviç Dostoyevksi Gogol’un büyüklüğünü ve Rus edebiyatına tesirini anlatmak için çok bilinen şu sözü söylemiş: “Hepimiz Gogol’un Palto’sundan çıktık.” Son seçimlerle ortaya çıkan tablo nedense bana bu sözü hatırlattı.

Etiketler
Necmettin Erbakan İslamcılık Altılı Masa 2023 seçimleri Siyasal İslam Refah Partisi Milli Görüş Milliyetçilik