No Other Land'i bir de böyle izleyelim


Geçtiğimiz günlerde düzenlenen Oscar ödülleri töreninin en çok konuşulan karesi, No Other Land (Başka Ülke Yok) belgeselinin yönetmenleri Basel Adra, Hamdan Ballal, Yuval Abraham ve Rachel Szor’un ödülü almak için beraber sahneye çıktıkları o ândı hiç şüphesiz.

Basel Adra, Batı Şeria’nın güneyinde yer alan ve 67 Arap-İsrail Savaşı’ndan bu yana işgal altında olan Masafer Yatta köyünde doğmuş. Hamdan Ballal, yine Batı Şeria’ya bağlı bir köyden geliyor. Filmin iki Yahudi yönetmeni Yuval Abraham ve Racher Szor ise Kudüslüler. Ve hepsi de 30 yaşın altındalar. Yani 2. İntifada döneminde henüz çocukmuşlar. Ariel Şaron 28 Eylül 2000 tarihinde korumalar eşliğinde Mescid-i Aksa’nın avlusunda dolaştığında, Batı Şeria başta olmak üzere çatışmalar hızla yayıldığında, 12 yaşındaki Muhammed Durra babasının kollarında şehit edildiğinde ve Mahmud Derviş,

küçük Muhammed için Muhammed,

babasının koynuna sığınıyor…

cehennemî semadan ürkmüş bir kuş gibi

dizelerini yazdığında, sadece 5-6 yaşlarındalar.

Bu görüntülerden 24 sene sonra çekilen No Other Land belgeseli, Basel Adra’nın doğduğu köy olan Masafer Yatta’ya götürüyor bizleri. Çocukluğundan bu yana içerisinde olduğu bir hikayeyi anlatıyor bize yani. Masafer Yatta köyü diyoruz ancak burası yaklaşık 20 köyün birleşiminden oluşan bir yerleşim yeri aslında. Ve İsrail ordusunun yarattığı tahribatı en açık şekilde görebileceğimiz yerlerden birisi. Belgesel de, tam olarak bu tahribat üzerine yoğunlaşıyor. Burada yaşayan Filistinlilerin nelere göğüs gerdiklerini, evlerini yıkmaya gelen dozerlerle olan mücadelelerini ve İsrail askerlerinin, talim yapacakları bahanesiyle insanları nasıl da yerinden ettiğini gösteriyor. Köylerini terk etmek zorunda kalan Filistinlilerin bazıları mağaralarda yaşamak zorunda kalırken, bazılarıysa Gazze’ye gidebilmek için yola düşüyorlar. Bu anlamda No Other Land, gerçek görüntülerden oluşmuş çok önemli bir arşiv niteliği de taşıyor.

Belgeselin diğer yönetmeni Yuval Abraham’ın konuya nasıl dahil olduğuna gelirsek… Abraham, köylülerin bu mücadelesine destek olan Yahudi bir gazeteci olarak çıkıyor karşımıza. Yani gerçek hayattaki kimliğiyle. Zira Yuval Abraham, İsrail ordusunda askerlik yapmayı reddetmiş bir vicdani retçi ve 6 Aralık 2023 günü Gazze’de şehit edilen Filistinli aktivist ve şair Rıfat el Arir’in yürütücüsü olduğu We are not numbers projesinin de destekçilerinden. Belgesel boyunca onu Basel Adra’yla dostluk ve yardımlaşma içerisinde görüyoruz. Oscar ödül töreni esnasında yaptığı konuşmada ise şunları söyledi: “Basel'e baktığımda kardeşimi görüyorum, ancak eşit değiliz. Ben sivil yasalar altında özgürüm ve Basel onun hayatını mahveden askeri yasalar altında. Farklı bir yol var, etnik üstünlük olmadan, her ikimizin halkı için de ulusal haklara sahip bir siyasi çözüm.”

En iyi belgesel dalında aldığı Oscar ödülü, No Other Land’ın aldığı ilk ödül değil. Geçen sene yani 2024 Şubat’ında,  Berlin Film Festivali’ndeki Berlinale Belgesel Ödülü de No Other Land'e verilmişti. Ancak Oscar, hem etkisi hem de İsrail’e açık desteğini defalarca ilan etmiş Trump yönetimindeki Amerika’dan gelmesi bakımından daha çok dikkat çekti. Üstelik belgesel Amerika’da dağıtımcı bulamadığı için bağımsız olarak gösterime girmişti.

İsrail’in tepkisi çok açıktı. Kültür Bakanı Miki Zohar derhal bir açıklama yaptı ve “gerçeklerin tamamen çarpıtıldığı böylesi bir belgeselin ödül almasının sinema için çok üzücü bir ân” olduğunu söyledi. Bu, İsrail Devleti’ne karşı yapılmış bir sabotaj eylemiydi. İsrail’deki meşhur Sivil Toplum Kuruluşu Regavim'in Genel Müdürü Meir Deutsch ise şöyle söyledi: “Bu belgesel, sahte Filistin anlatısına hizmet eden ve uluslararası alanda İsrail Devleti'nin meşruiyetini baltalamayı, böylece IDF savaşçılarına boykot ve yaptırım uygulanmasını amaçlayan bir propaganda filmidir.”

Öte yandan bazı insanların zihninde de şöyle bir soru belirmişti. Yahudi lobisinin sinema sektörü üzerinde böylesine güçlü olduğu bir ülkede, bu belgesel nasıl oldu da ödül aldı? Yahudi lobisi buna nasıl izin verdi? İsteseler engel olamazlar mıydı? Bütün bu soruların cevabı için ihtiyaç duyduğumuz ipuçları, Yuval Abraham’ın ödül konuşmasında gizliydi aslında.

Öncelikle vurgulamamız gereken bir nokta var. O da, Siyonist lobinin Hollywood üzerindeki etkisine rağmen, aynı zamanda ortada Oscar Akademisi’nde söz sahibi olan güçlü bir Amerikan solu olduğu. Çok uzun yıllardır devam eden ve 1979 senesinde Vietnam Savaşı temalı iki filmin (Vietnam Savaşı’nı savunan The Deer Hunter ve savaş karşıtı Coming Home) karşı karşıya gelmesiyle iyice belirginleşen bir ayrımdan bahsediyoruz.  Ve bu masanın bir ucunda oturan Trump ve Netanyahu karşıtı Amerikan solunun Filistin-İsrail meselesine getirdiği çözüm, daima aynı oldu. İki devletli çözüm… Örneğin Noam Chomksy’nin Filistin hakkındaki tüm hacimli çalışmalarında, 50 senedir ısrarla aynı şeyi söylemeyi sürdürdü. Reçetesi hiçbir zaman değişmedi. Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nde bir Filistin devleti ile birlikte İsrail devleti fikrini destekledi ve bunu da iki devletli çözüm olarak adlandırdı.

Amerikan solu ve Chomsky'nin bu reçetesi, ilk kez Filistin’deki manda döneminde İngilizler tarafından ortaya atılmış ancak gelen tepkiler yüzünden rafa kaldırılmıştı. Daha sonra bu konuda birkaç girişim daha olsa da, hepsi başarısızlıkla sonuçlanmıştı. Zira gerçekçi değildi ve işgalin devam etmesinden, hatta genişlemesinden başka bir anlama gelmiyordu. İsrail, bugün zaten Filistin topraklarının %85’ini işgal etmiş durumda. Batı Şeria’nın bile yarısından fazlasını ele geçirdi. İki devletli çözüm diye bir ihtimalin varlığından bahsedebilmek için İsrail’in şimdiye kadar işgal ettiği toprakların en az yarısını Filistinlilere geri vermesi ve hiç olmazsa 67 sınırlarına dönülmesi lazımdı. Her şeyden öte, bu çözümle Filistinlilerin istekleri –özellikle de geri dönüş hakkı talepleri- görmezden geliniyordu. Ancak buna rağmen Amerikan solu, bellemiş gibi onlarca senedir aynı söylemine devam etti. Zihinlerindeki mücadele, Filistin’i kurtarmak değil iki devletli bir çözüm bulmaktı. Yani İsrail Devleti’nin varlığını kabul edecekler, İsrail'deki muhalif sol partiyi destekleyecekler, aynı zamanda da İsrail aşırı sağına iki devletli çözüm ilkesini uygulaması için baskı yapacaklardı. Bunun için de Filistinli ve İsraillilerin sahnede yan yana durmaları gerekiyordu. Üzerinde sadece Filistinlilerin olduğu bir sahnenin, kullanışlı hiçbir tarafı yoktu.

Bizim açımızdan bakıldığında, Filistin halkına yönelik onlarca senedir uygulanan -Edward Said’in tabiriyle- o yersizleştirme-yurtsuzlaştırma politikasının daha fazla insan tarafından görülmesi iyi oldu elbette. Onlarca senedir bir açık hava hapishanesinde yaşayan Basel ve Hamdan’ın, ilk çocukluk hatıralarından bu yana gözlerinin önünden gitmeyen tüm o insan hikâyelerinin, daha fazla seyirci tarafından izlenmesi güzel oldu. Amerikan solu ve Oscar Akademisi de böylesi önemli bir ödül törenini Donald Trump’ın adı bir kez olsun geçmeden kapattıkları için kendilerince bir zafer kazanmış oldular. Sinema perdesinde İsrail soluyla ortak eylem yaparak, Netanyahu’ya bir güzel mesajlarını da gönderdiler. Yani The Oscar goes to

Etiketler
No Other Land Peren Birsaygılı Mut Hollywood Oscar ödülleri En İyi Belgesel Basel Adra Hamdan Ballal Yuval Abraham Rachel Szor Oscar goes to...