Rindlik ve Hâfız Şîrazî


Hafız Şirazi yaşadığı günden bu yana insanlar üzerinde en çok etki bırakan şairlerdendir. Öyle ki şiirlerinin hafızları vardır. İnsanlar onun divanından tefeül çekerek kendilerine işaret ararlar. Şiirlerinin bu denli etkili olması onun hayatı üzerinde merak uyandırıcıdır. Hafız’ı tanımak ve anlamak için onun yaşadığı dönemi, bölgeyi, nasıl bir ortamın içinde hayatını geçirdiğini bilmek elzemdir.

Ketebe Yayınları tarafından yayımlanan Abdülhüseyin Zerrinkub’un Rindlerin Sokağından eseri Hafız’ı tanımak için müthiş bir rehber niteliğinde. Turgay Şafak’ın yetkin çevirisiyle biz okurlarla buluşan eser sayesinde Hafız’ın şiirlerine biraz daha yaklaşmış oluyoruz.

Hafız’ı anlamanın en doğru yolu rindliği anlamaktan geçmektedir. Öyle ki Zerrinkub’un eserine adını dahi vermiştir rindlik. Hafız her şeyden öte bir rinddir.

Devir fesat ve yalan devridir. Başta Şah Şeyh vardır. Fesat ve yalandan hocalar, alimler de payını almıştır. Hafız sokakta da okuduğu medreselerde de yalandan, fesattan başka bir şey görmemektedir. İffetsizlik almış başını gitmektedir. Hafız bu iki yüzlülükten rindlik ile kurtulur. Yoksa Hafız medresede gördüğü tahsilde çok üst düzeylere erişebilmiştir, Kuran’ı on dört rivayetle okuyabilmektedir. Geceleri, seher vakitleri Kuran ile meşgul olmaktadır. O halis ve samimi bir mümindir. Onun rindler sokağına dalması nefsani bir haz ile değil, bir tepki sonucu gerçekleşmiştir. O medresede ulaşamadığı irfana, rindler sokağında ulaşmıştır.

Genç Kuran hafızının dilinden ilk ne zaman şiir döküldü, bilinmez -çeşitli rivayetler dolaşsa da onların ölümünden çok sonra türetildiği yaygın kanaattir- ama döküldüğü andan itibaren meclislerde dolaşmaya başlamıştır. Şah veya vezirlerin meclislerine dahi ulaşmıştır. Hafızın yirmili yaşlarına denk gelen bu dönem, şehrin de tam olarak rindler sokağına döndüğü zamandır. Şehrin her yerinden rindlerin eğlence sesleri ve sarhoş naraları gelmektedir. Hafız kendini bu meclislerden alıkoyamamıştır, o şiirleriyle meşhur olmuş, her meclise çağrılmaktadır, aranan isim olmuştur.

Hafız eski bir rind olması ve her şeyi hemen kabullenmeyen fıtratı, onu devrinin sıradan vaizlerinden biri olmaktan kurtarmıştır. Devrinin vaizleri iyi eğitimlidir ama tek yaptıkları Kuran’ı ezberden okumak, okumayı öğretmek ve insanları kıyamet günü ile azaptan yana korkutmaktan ibarettir. Kuran’ın kuvvet ve kudreti, Hafız’da derin düşünme yetisi ortaya çıkarmıştır. Kuran’ın insanı düşünmeye çağırmasına icabet etmiş ve insanın halleri ile nefsi üzerine derin tefekkürlerde bulunmuştur. Öyle ki Hafız hiçbir tarikata intisap etmemesine ve tasavvuf yoluna girmemesine rağmen, mutasavvıfların elde ettiği aşk şarabına ve ilahi hikmetlere ulaşmıştır. Onun Divan’ı dikkatli okuyan biri için bir hikmet pınarı niteliği taşımaktadır. Hisler dünyasının sınırlarına sığmayan zihni, onu gayba, iç aleme sürüklemiştir. O medrese tartışmalarında bulamadığı zevki, ariflerin şathiyatlarında ve şeyhlerin müphemlikle dolu sözlerinde aramış ve dahi bulmuştur.

Hafız bu durumu “Anka’nın menziline giderken hiç kimsenin ona yol göstermediği” şeklinde dile getirmiştir. Kastı, hiçbir şeyhe bağlanmamış olmasıdır. Daha sonradan yaşayan Molla Cami gibi büyüklerin bu durum hayretini celbetmiştir. Hafız yolculuğunu “Bu merhaleyi Süleyman kuşuyla katettim” diyerek açıklamıştır. Süleyman kuşundan kasıt, ilahi varidat, lütuf, manevi rızıktır.

Öyle ki o sufilerin sayfalarca yazarak açıkladığı hakikatleri tek bir beyte sığdırmıştır. Örneğin irade konusu Hafız’ın şiirlerinde yer almıştır. Allah’ın iradesinin her şeyi kuşatmış olması, kulun külli irade karşısındaki acziyeti, günah konusunda kula düşen sorumluluk ve takınılması gereken doğru tavır birçok arifin, alimin eserlerinde yer almış, tartışılmış, üzerine risaleler yazılmıştır. Hafız bu hakikati “Günah eğer bizim irademiz ile değilse de Hafız, sen edep yolundan ayrılma, de ki benim günahımdır” şeklinde özetlemiştir.

Hafız medrese hocası değildi, alim veya vaiz değildi, o bir rinddi ama onun şiirleri vaizlerin yapamadığını yapmıştı, o şiirleriyle hakikati yalın bir şekilde dile getirmiş ve insanları devrin vaizlerinden çok çok daha fazla etkilemeyi başarmıştı. Onun rindliği devrinin yaşantısına karşı bir tavırdı. Divan’ına bakıldığında zamanı günah, fesat, riya ve cinayetlerle dolu bir şekilde tasvir edilir. Hocalar iki yüzlüdür, şehvet herkesi ele geçirmiştir. Hafız iki yüzlülükten uzak durmuş, rindlerin sokağında mesken tutmuş, kendisi olabilmiş ve böyle olunca da ilahi hakikate erebilmiştir. Divan’ı isteyene nasihat, isteyene hakikatin kapısı, isteyene tefeül yoluyla işaret, isteyene de edebi bir zevk imkânı olmuştur.

Nedir rindane yaşam? Rind kimdir? Tanımını vererek yazıyı bitirelim, verelim ki Hafız’ın karşı duruşu anlamlı olsun: “Nebiyi salavat ve Tanrı’yı secdeyle aldatarak mescit ve dergahları yıkmaya çalışan, halkı ve onların sözlerini görmezden gelen, zahit, muhtesib ve bekçileriyle birlikte olmakla övünen vaizlerin bulunduğu bir dünyada bu yapılanlara Tanrı ve halk adına karşı çıkan” kişi rinddir!

“İradenizi her şeyini aşk yolunda veren rindlere teslim edin ki kurtulasınız.”

Etiketler
Hafız Şirazi Abdulhüseyin Zerrinkub Ketebe Yayınları Rindlik Yasin Taçar