Sosyologun yoksulları
Yaklaşık bir ay önce, yani 14-28 Mayıs’ta gerçekleşen Cumhurbaşkanlığı seçimlerine dönük muhalefet kanadından yapılan analizlerin kısm-ı azamisinde ilginç bir teselli ikramiyesi var: “Erdoğan’a oy veren seçmenlerin sosyo-ekonomik göstergeleri ile eğitim düzeyleri düşük.” Esasen 2007’den beri var olan bir söylemin güncellenmiş hali bu teselli ikramiyesi. AK Parti’ye makarna, kömür vb. yardımlar karşılığında oy verdiği savlanan cahil, yoksul seçmen çoğunluğuna dair üretilen söylemin “daha” gibi mukayese edatıyla güncellenmiş hali bu ikramiye. Erdoğan’a oy vermeyen eğitimli zenginlerden daha eğitimsiz, daha yoksullar ona oy verenler.
İlk söylemde de var olan, ama gizil kalan mukayesenin aşikar kılınmasından başka bir şey yapılmıyor haddizatında. Sadece makarna ve kömür yardımlarına dair yapılan o meş’um vurgu eksik. (“Yardımlaşma” kısmı da ilk tur sonuçları belli olunca eleştiriden ırak kalmamıştı ya. Deprem bölgesinde çıkan oylara sözümona depremzedelere yardım edenler, bu yardımlarını zehir zıkkım ediyordu.)
Bireysel, yani tekil birtakım örnekleri devre dışı bırakmak ve bu söyleme bilimsel bir eda kazandırma amacıyla olsa gerek, bir dönem Yükseköğretim Kurulu (YÖK) başkanlığında bulunmuş, sonra Varşova Büyükelçisi olarak atanmış, Gelecek Partisi Kurucular Kurulu’nda üye, şu anda da Gelecek Partisi Eğitim Politikaları İzleme Kurulu Başkanlığını yürüten, ODTÜ Sosyoloji Bölümü’nde uzun süre akademisyenlik yapmış, “oy verme davranışı” alanında uzman Yusuf Ziya Özcan “Recep Tayyip Erdoğan’ın oy aldığı iller eğitim ve sosyoekonomik gelişmişlik düzeyi göreceli olarak diğer illerden düşük olan illerdir. Bugüne kadar gözlenen bu gerçek, referandumla ilgili yapılan analizde ortaya çıkmıştı. Şimdi de 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimi için yapılan analizde teyit edilmiş olmaktadır,” biçiminde özetlenebilecek görüşü perspektif.online'daki yazısında dile getiriyor.
İlk bakışta epey “bilimsel” ve de “sosyolojik” addedilebilecek bu özet, durumu kavramaktan aciz kalışıyla ilgi çekmektedir aslında. “Bizim desteklediğimiz adaya zengin ve eğitimliler oy verdi; diğerine yoksul ve eğitimsizler” diyebilmenin hazzını (seçim sonuçları göz önünde tutulursa tesellisini) taşıyan bu bakış açısının “Dağdaki çobanla benim oyum aynı mı?” demekten başka bir işe yaramayan söylemi doğrulaması bir yana, sosyolojik olarak seçim sonuçlarının sosyo-ekonomik düzeyi düşük olanlarla yüksek olanların -hadi böyle söyleyelim- bir tür sınıf savaşımının semptomu olarak değerlendirilmesi de mümkündü.
Bu özeti, sözümona bilimsel ve sosyolojik (elbette ODTÜ Sosyoloji’de uzun süre görev yapmış birine sosyolojinin ne olduğunu hatırlatacak bir durumda olmamız mümkün değil!) bir gerçeğin bu şekilde dışavurumunu durumu kavramaktan aciz kalışıyla niteledik. Bu görüşteki acziyet, esasen hakim bazı “siyaset sosyolojileri”nin de acziyeti. Üretilen “gerçek,” söylem alanının ürettiği bir gerçek. O gerçeğin teyit ettiği de doğrudan söylemin kendisi! Sözgelimi çoğunluğu Erdoğan’a oy vermiş illerde yaşayanların tamamının sosyo-ekonomik ve eğitim düzeyleri aynı değil. Öyle olsa bile yoksul illerle zengin illerin birbirinden farklı adayları desteklemesinin herhangi bir sosyolojik açıklayıcı-eleştirel değeri yok. Sosyo-ekonomik bakımdan farklı illerin farklı adayları desteklememesi belki sosyolojik açıdan araştırmaya, açıklanmaya ihtiyaç duyardı.
Belki “Yoksullar, eğitim düzeyi düşük olanlar niçin Erdoğan’a oy verdi de ‘değişim’ vaadinde bulunanlar bu kesimlerden oy alamadı?” diye sormalı. Böylece sahici, Cumhurbaşkanlığı desteklenen adaylar arasında farkları gözeten, seçmen iradesinin buna göre şekillendiği bir sahneye bu soru sayesinde varabilirdik. Açık ki aralarında Özcan’ın da bulunduğu (ki Özcan da en azından 2007 seçimleri ya da 2010 referandumunda Erdoğan’ın temsil ettiği görüşe oy vermiş biri olmalı) büyük bir değişim vaat eden Kılıçdaroğlu’nun (seçim sürecinde sergilediği müthiş varyasyonlarla vaadini tutmuş biridir Kılıçdaroğlu. Sürekli değişken bir söylemi bu süreçte yeterince sergilemiş, hatta destekçilerini bile zorda bırakmıştı) vaadine niçin daha yoksul, daha eğitimsiz seçmenler inanmadı?
CHP ve şürekası seçim sonuçlarını gerçekten bilimsel (sosyolojik) tutarlılığa ve açıklayıcılığa sahip bir biçimde yorumlamak istiyorlarsa eski söylemlerin defterini dürmeyi başarmalılar, sözümona bazı “gerçek”ler icat edip onun yeni versiyonlarını üretmeyi ise asla yapmamalılar. Mahmut Hayrani’nin ahfadı olduğunu yer yer vurgulamaya özen gösteren Kılıçdaroğlu ile destekçilerinin Nasreddin Hoca gibi leyleği kırpıp kırpıp kuş yapmasına da gerek kalmaz hiç değilse.