Yerli düşünmek: Kemal Tahir


“Bizi ters çevirdikleri zaman Batı, Batıyı ters çevirdikleri zaman biz çıkarız” diyen Kemal Tahir’in Tanzimat’tan beri Türkiye’de yaşanan Batılaşma hareketlerine ve Kemalizm’e yönelttiği eleştirileri ondaki “yerli düşünmek” denebilecek şeyin bir parıltısı olarak mı görmek gerekir? Ya da “Batı” ile “biz” arasında ters bir simetri kurgulayan Tahir’in Batılaşmaya ve onun radikal bir hayata geçirilişi olarak düşünülebilecek Kemalizm’e eleştirileri, bizzat Tahir’in sosyalizmiyle çelişkili değil midir? Neticede sosyalizm de Batı’da türemiş bir ideolojik-toplumsal tasavvurdur. 

Nitekim Osmanlı ve Cumhuriyet rejimlerinin Batılaşma politikalarını, bütün pozitif addedilen kazanımları dahil ederek eleştiren Kemal Tahir’in alternatif bir düzen resmederken bizzat Batılı bir kavram olan sosyalizmi kullanmasının açıklanmaya muhtaç bir konu olduğunu düşünenler de vardır. Bu eleştirileri yapanlar devamında Kemal Tahir’in sosyalizmi gerçek manasında istemediğini, onu yerlileştirmekten bahsettiğini iddia ederler; onlar Tahir’in milliyetçi tonlarla bezemek istediği şeyin sosyalizmle ne kadar ilgisi olduğunu sorgulayarak “kerim devlet” in sosyalizmle uyuşmasının tartışma götüreceğini ileri sürmektedirler. Kemal Tahir’in sosyalizminin ‘gerçek’ sosyalizm olmadığı düşüncesindedir bu eleştirmenler.

Marksizmin ve “gerçek sosyalizm” denebilecek bir tasavvurun temelde “üretim güçleri” analizine yaslandığını hatırlarsak Osmanlı-Türk toplumunda Batılı anlamda herhangi bir sınıflaşma olmadığını, Osmanlı’nın ekonomik bakımdan olsa olsa ‘bozuk ATÜT’ denebilecek bir yapıya sahip olduğunu iddia eden Kemal Tahir, bundan dolayı zaten hiçbir zaman “gerçek sosyalizm”in Osmanlı-Türk toplumu için kendi başına açıklayıcı bir kıymetinin olmayacağını söyleyebilir, ki söylemiştir de. Bir anlamda Batılı standartlarla sunulan böyle bir sosyalizmi Kemal Tahir’in kabul edeceğini ummak doğrusu yanlış olacaktır. Onun yerli düşünmeyi önceleyen anlayışının bağlısı olduğu sosyalist düşünceyi de yerlileştirmeye çalıştığını bu yüzden ileri sürebiliriz. Ancak bu yazıda elbette “gerçek sosyalizm”in ne olduğunu ve Kemal Tahir’e has “yerli sosyalizm” arayışının bununla ilgisi ya da bağlantısını ele almayacağız; yapmak istediğimiz sadece Kemal Tahir’in Batılaşmaya ve Kemalizm’e yönelttiği eleştirilerde hep ön plana geçen toplumu anlama arzusu ve yerli düşünmeye yaptığı temel katkıyı tebellür ettirmektir.

Eleştirilerinde tarihsel sürekliliği gözetir

Görmek gerekir ki Kemal Tahir gerek Batılaşmaya gerekse Kemalizm’e yönelttiği eleştirilerde tarihsel sürekliliği gözetir: “Batılılardan daha laik olamayacağımıza ve tarihteki serüveni Halifelikten daha parlak sayılamayacağına göre, heriflerin Papalığı ortadan kaldırmayı akıllarından geçirmedikleri halde, hele de Fener Patrikliğini yerinde bırakarak Halifeliği ortadan kaldırmaya çabalayışımız, akıl alır aptallıklardan -hatta ihanetlerden- değildir. Tarih içinde uzun gayretlerle kurulup geliştirilmiş hiçbir müessese, kendisi kendiliğinden ortadan kalkmadıkça, sahipleri olduklarını iddia edenler tarafından, düşmanlarının işlerini kolaylaştırmak için ortadan kaldırılmazlar. Eğer böyle bir durum karşısında bulunursak, bir ihanet karşısındayız demektir.”

Kemal Tahir bu hassasiyetini dil devrimi konusunda da sürdürür. Ona göre “bir gece sofrada otururken” akla gelen bir şeydir dil devrimi, böyle bir başlangıcın ya da kopuşun olumlu olmadığını düşünür Kemal Tahir. Türkçe sadeleştirme çabalarını da cahilce bulan Kemal Tahir için “Umumi konuşma ve yazı dilinde inkılap olmaz. Milyonların kullandığı kelimeler ve deyişler attırılıp yerine başka kelimeler kullandırılamaz.”  Bir toplumu kullandığı dilin tarihsel zorunlulukların neticesi olduğunu düşünen Tahir, Güneş-Dil Teorisi olarak önerilen yaklaşımı da eleştirir.

Yenileşme tarihsiz ve dolayısıyla temelsizdir 

Selim İleri ile yüz yüze yaptığı bir röportajda (Bu röportaj Kemal Tahir’in istememesi sebebiyle o yaşarken yayınlanmamış, ancak onun ölümünün ardından Haziran 1973’te edebiyat tarihine belge olur ümidiyle Selim İleri tarafından Yeni Dergi’de yayınlamıştır) Devlet Ana romanına gelen eleştirel salvolara karşılık verirken Kemal Tahir, “Karşımıza çıkanlar… elli yıllık tarihle var olunur, yaşanabilir sananlardır… Biz Ganalı kabile toplumu değiliz… Benim karşı olduğum, karşı çıktığım birtakım insanların ne olduğunu bilmedikleri halde Kemalizm dedikleri şeydir. İşin daha da şaşılacak yönü, bu Kemalizm sözünü en sık kullananların, bir düşünce sistemi olarak ortaya atanların dünyadaki bütün izmlere karşı olduklarını aralıksız tekrarlamalarıdır” sözlerini kullanarak Kemalizme ve Kemalistlere yönelttiği eleştirilerin esbab-ı mucibesini açıklar.

Aynı röportajda toplumsal hayatın 150-200 yıldır ikiye bölündüğünü vurgulayan Tahir, Kemalizmin bu bölünmeyi gidermek yerine onu şiddetlendirdiğini düşünür. Onun Kemalizme ve Kemalistlere yönelttiği en önemli eleştirinin yeniliklerin herhangi bir tarihsel birikime dayanmamasıdır.Temelsiz ve tarihsel bir birikime dayanmayan bu yenilikler Batılaşmayı sağlamadığı gibi yerli unsurları da tahrip ederler. 

Yerli düşünmenin özü Anadolu insanının potansiyeline saygıdır

Onun nazarında “Tarihsiz toplumların büyük sanatı olamaz. Elli yıllık tarihle sanat olamayacağı gibi, uydurma tarihle de sanat yapılamaz.” Türkçedeki sözümona sadeleştirme hareketleri kültür ile tarih arasındaki bağları zayıflatmakta ve hatta koparmaktadır da. Tarihsel sürekliliği gözetmeyi yerli düşünmenin özü addedebiliriz. Batılaşma hareketlerinin ve Kemalizmin yol açtığı kopukluğu hazırlamış ekonomik koşulları bulmayı, çözmeyi, genel kalabalığın yargısına sunmayı romancının görevi addeden Kemal Tahir’in gerek sanatına bakışını yansıtan fikrî sistemini gerekse de eleştirel notlarını “Anadolu insanının taşıdığı potansiyele duyduğu sonsuz saygı”nın bir neticesi olarak ortaya çıkmış, tarihsel sürekliliği tekrar inşa etmeyi amaçlayan yerlilik düşüncesi ile ele almak mümkündür.

Etiketler
Kemal Tahir yerlilik Kemalizm Harf Devrimi Kerim Devlet ATÜT sosyalizm Yeni Dergi Selim İleri Murat Güzel