İzzeddin el-Kassam'a övgü
otobüsteyim, tarih
bir ırmak değil bir meydandır
sıcaktır klima bozuktur fazla -mekte -maktadır
birinci dünya savaşı burada da bitmemiş
batı diye bir şey varmış, batı diye bir şey yokmuş
fazla hızlı geçtik
sedat yenigün’ün vurulduğu yerden atpazarına
fazla hızlı geçtik
bunun fıkhı nedir, kefareti nasıl
ulema yoksa köşe yazarları okunmaktadır
halk aşksızsa tivitır ucuz paylaşımlarla doludur cahitzarifoğulları
kendisine laf ettiğim sanılmasın diye bir mısra daha
sıkıştırmayacağım, hızlı geçmeyeceğim, harcamayacağım
ağır sorular yutkunmaktan güçlenen cevaplarımı
halkın tokatlayarak arasına aldığı cevaplarımı
müslümanların bir zaman sonra nasıl yeniden mesela
ben gittikçe kabaran bir hesaptır artık her masada kendime getirip bıraktığım
dünya hepinizden yorulmuş dönüyor ya da somut konuşmayacağım
muhtemel iş tekliflerini, eski arkadaşlıkları, masayı devirmeyip
dünya yorulmaktan yorulmuş dönüyor, dönüyor üsküdar’a
hemen şimdi bir cami, israfsız bir şadırvan
camiler deyince liseden serkan’la birbirimizden mezun oluyoruz
gezi’de yaptı vatani görevini, şimdi ikea'dan mobilya
thy'den maaş, sol haber sitelerinden hayatına anlam
şaşırıyor benim askerliğin ömür boyu çıkmasına bizim buraya
fazla hızlı geçtik
bizim buraya derken
buraya derken bu mahalleye afrika'nın bir ucundan taa
biz derken devletimize çarpmaktan bir iz kalırken her bizde
devleti oysa mahallenin haramisi veya kötü kadını olarak belki
buraya şiir dinlemeye geldik siyasi ideoloji değil di mi, lütfen ama di mi sayın
buraya gülüp oynamaya oynaşmaya insanlıkla kardeş kardeş anlaşıp
artık buna gerek yok artık maslahat-ı amme icabınca çenemizi kapamak di mi sevgili
kılıçlarımızı kırmak hem artık kimi düzelteceğiz di mi, hem edebiyatçıyız
hem medeniyetimizi müteahhitler, uzmanlar bekliyor izzetimizi koruyorlar
güller çaylar festivaller tokalaşmalar filan
savaştayız ulan!
savaştayız ve müslümanlar bitmedikçe değil
müslümanlar bitirmedikçe bitmeyecek hiçbir savaş
savaştayız ve savaşmaktan yana olmayanlara israil vatandaşlığı.
tarih denilen bu meydan-ı mahabbette
seni övmek isterim ey kassam
bizim burada bazı münafıklar çok şükür artık alenen
eskiden olsa, lütfen dini siyasete alet etmeyelim filan
burada, bu trafikte, bu otobüs sıcağında seni övmek
sloganla bayrak yakmayla değil, düpedüz gerçek ve erkek
bakr ailesinden dört çocuğun
zekeriya, ismail, ahed ve muhammed
ahed arapçada nasıl okunur bize öğretmeyenlerin
kardeşimin ismini çalmalarını affetmiyorum
futbol oynayan çocuklar diyorum
hakem düdüğüyle durmadan
oyuna çağırıyor düşenleri
ve yardıma melekleri
ve çocuklar kaynayan toprağı tırmalıyor
kararan göğü
gözlerimizdeki kalın perdeleri
ve yağmur yutuyor bütün golleri
küffar gollerimizi yutmasın diye savaşıyorsun
birbirine kenetlenmiş binalar gibi saf tutarak
cnn canlı yayınını patlatıyor füzelerin
israil’in köpekten kalbine saplanan basın açıklamalarını
kıskanırım türk şiiri adına
tünellerindeki toprağı sıksam şüheda
gazzeli anaların sana ikram ettiği tatlıları
saray’da mado’da parasıyla bulamazsın
yermük’te doğu romayı, hıttin’de haçlıları
tarihten süren ordular senin yanında
senin yanında yusuf'un yumruklarında biriken
tel-avivli jozef'in tövbesi de sende
sendedir maden-i envar-ı fütüvvet sende
seninledir harameyndeki fakirlerin duaları
seni sevmeyen bir dağ görülmemiştir
serindir gölgesi kılıçlarının
bizim burada gezi’den sonra şiir diye
gevezeliği gördük kutsal fısk u fücur hakkı adına
gevezelik olduğu doğrudur şiirin çoğunlukla yalan
cephede şiir yazılmaz demişti hakan ağbi, şiir kalanlar içindir
vurulup şehit olmak kadar yüce bir iş değildir çünkü
vurulmak ve ne için, neye karşı, kimin yanında
ve ölülerimizin akıbeti hakkında varsa bir duamız
ölümden umudumuz, ölümden korkumuz
taksim ediyor bizi karşılıklı takımlara
şiirin şuncacık anlamı, polise direnmenin, çabalamanın
meleklerle top yapmamıza bakıyor
tarih denilen bu meydan-ı gavgada
Kaynak: Koytak, E. (2017). Hicretsizlik. Avangard.