Mezar taşı


Babam öleli beş altı sene oldu. Bir akşam babam bize geldi, saat on bir on iki gibi. Uyuyorum ben, saat gerçekten o saat, ev gerçekten bizim ev, babam gerçekten babam. Rüya görüyorum ama her şey gerçek. Babamın mezardan geldiğini biliyorum, uyuduğumun da farkındayım.

Çay demledik, çay içiyoruz, çayın yanında bir şeyler yiyoruz, çerez merez, kek, bisküvi filan. Kuru üzüm, leblebi karışımını sever babam çayla, ondan da var. Bir bu çay faslı gerçek değil ama gerçekmiş tadında, eski günlerdeki gibi.

Saat beş filan, “Ben gidiyorum,” dedi babam. “Nereye baba?” dedim, “Yerime,” dedi. “Ben de geliyim mi?” dedim, “Yok, sen sabah gelirsin,” dedi. Babamın yine mezara gideceğini de biliyorum. Öyle uyandım, saat hakikaten beş. Tam sabah namazı vakti. Abdest aldım, namazı kıldım, duramadım evde, attım kendimi dışarı.

Fırından poğaça aldım, çay ocağına vardım, taze çayla gömdüm poğaçaları. Rüyamdaki çay tadında çay, bir tane daha, bir tane daha derken vakit ilerledi. Sabırsızlanıyorum, kalktım yola düştüm.

Mezarlık mahallenin diğer ucunda, kuş misali uçuyorum. Mezarlığa vardım, babamın mezarına geldim. Allah Allah, babamın mezarına taş koymuşlar, mermer, isim yazıyor, başka bir isim. Eminim mezarın bu olduğundan ama acaba mezarları mı karıştırdım diye bir şüpheye düştüm. Biraderi aradım hemen, “Babamın mezarı şurada değil mi, yanında şu şu kişiler yatmıyor mu?” filan. “Evet,” dedi o da, doğru mezardayım. Biri şaka filan mı yapıyor diye düşündüm, sağa sola baktım, yok, kimse yok ortalıkta. Ölülerin canı sıkıldı da gece kalkıp mermere isim mi kazıdılar? Hadi kazıdılar diyelim, mermeri nereden bulup da getirdiler?

Mezarlık görevlilerini buldum, böyle böyle bir durum var deyip tuttum mezarın başına getirdim adamları:

“Mermer koymuşlar babamın mezarına.”

“Senin babanın adı ne?”

“Nusrettin.”

“Sen yanlış mezara gelmişsin, baksana orda başka isim yazıyo.”

“Abi bi dinlesene! Ben de onu diyorum, mezar babamın mezarı ama başkasının adı yazıyo.”

“Karıştırmış olmayasın...”

“Yok yok, karıştırmadım, duvarın dibinde, yanında da aha bu kişiler yatıyo, eminim. Hatta biradere de sordum, bu mezar babamın.”

“Valla biz bi şey bilmiyoruz, bi şey de görmedik, nasıl oldu bu iş bilmem.”

“Yok mu sizde kaydı kuydu, bi mezar haritası filan?”

“Yok yavv, ne arasın harita marita, ev mi bu? Harita işte herkesin başındaki tahtası, taşı.”

“Siz sürekli burda değil misiniz? Biri mezar yaptıracağında size söylemiyo mu? İzin mizin olmuyo mu bu işlerde?

“Yok kardeşim, ne izni olacak, zaten yer belli, sınır belli, toprak yerleşti mi isteyen istediğini yapıyo.”

Onlardan da bir şey çıkmadı. Ne yapacağım diye sağa sola dönüyorum. Duvarın üstünden dışarıyı kolaçan ettim, dışarıda da kimse yok. Yan yana bir iki mezarcı var yolun karşısında. ATEŞ MERMER yazıyor pankartta, altında da MEZAR İŞLERİ YAPILIR. Bakındım bir iki, o sırada biri çıktı kapıdan, seslendim, gel gel yaptım. Geldi adam bana doğru. O dışında mezarlığın ben içindeyim, aramızda duvar.

“Usta,” dedim, “bu benim babamın mezarı, biri taş koymuş buraya.”

“İyi ya işte, bedavadan taşı da oldu.”

“Yok usta öyle değil, mezar babamın mezarı ama başka isim yazıyo burda.”

“Ney, nasıl? Adını mı değiştirmişler ölmüş adamın?”

“Yok yavv usta, bi dinlesene.”

“Dur dur, sen dinle asıl.”

“???”

“Geçen bi adam geldi, geçen hafta mıydı, ondan önceki hafta mıydı, ‘Ben,’ dedi, ‘karşıdan geliyorum, babamın mezarına bi taş yaptırmak istiyorum ama mezar hangisiydi emin değilim. İki mezar var, ya şuuu ya buuu.’ ‘Nasıl yapıcaz?’ diye sordum ben de ona. Dedi ki, ‘Sen şu mezara babamın taşını koy, mezarın sahibi varsa zaten çıkar gelir, gelirse yanlış mezarmış deriz, sen taşı öteki mezara taşırsın. Gelmezse anlarız ki doğru mezara koymuşuz taşı.’ Parayı da iki katıyla verdi. Öyle mi öyle, yaptım taşı, koydum mezarın başına.”

“O zaman sen şimdi ne yap biliyo musun, bu taşı öteki mezara taşı ben burdayken, içimiz rahat etsin. Babam rüyama girdi dün gece, rüya getirdi beni buraya.”

“Adam da öyle dediydi zaten, sahibi çıkarsa taşı taşı dediydi. İki misli verdi parayı, hatta dediydi ki bu mezarın sahibi çıkar gelirse bi taş da ona yaparsın.”

“Yok usta, babam böyle istedi, bi tahta koyun mezarımın başına, siz bilin yeter demişti, sen taşı diğerine taşı, ben görüyim burdayken, n’olur n’olmaz. Mezar taşıyla övünülmez derdi rahmetli.”

Etiketler
Yahya Arslan Mezar Taşı Öykü Hikaye Perşembe Öyküleri