Şarkı değişti
İlhan’dan ilhamla İlhan’a
Suşehri’nde kış çetin geçti bu sene. Güneşli bir Ramazan günü montla çıkıp dışarı montları attık sırtımızdan. Kızım taze adımlarla basıyordu dünyaya. Yirmi aylık ayacıkları daha. Parka götürdüm kızı, kaydıraktan tek başına ilk kez kayıyor. Güneş içimi ısıtıyor, gönlümü ışıtıyordu.
Kızı eve bıraktım, içim içime sığmıyor, eve giresim yok. Arabayı yıkama bahanesiyle petrole gittim. Işıl ışıl ışıldattım arabayı şöyle güzelce. Araba yolda parıldasın biraz, iftara da daha var, çevreyolunda turlayayım, hem vakit geçer diye çıktım petrolden.
Odamda şimdi şenlik Arçelik kasetçalar
Böyle şevki görmemiş dilimde safi rap
Aylar önce çıkmış tüm kasetler geç gelir
Fakat bi’ şey diyim bir gram sorun değil
Diğer petrolün orada biri el etti, dursam mı durmasam mı, yavaşladım. Adamı geçerken gördüm sırtındaki büyük çantayı. Giyimiyle, teniyle kapkara bir adam. Yavaşladığımı fark edince yanından geçerken yönünü döndürdü, arabanın peşinden geldi koşar adım.
Öyle dar zamanlarımda geldiler ki
Nefret’inden Karakan’a dinlemiştim kana kana
-Selamünaleyküm abi. Tokat’a doğru gidiyom da gittiğin yere kadar götürür müsün Allah rızası için?
-Aleykümselam. Yaa eyvallah götüreyim de kurtarmaz benim gitçeğim yer, ben köprünün ordan geri döncem.
-Orda arabalar durur mu?
-Valla...
-Oraya kadar gelsem?
-Geeel.
-Sağ olasın abi, Allah razı olsun.
-Köprünün ordan geri döncem ben de...
-Tamam abi sağ olasın. En azından belki orda dururlar arabalar da... Bu ses kemerden mi geliyo?
-Aynen.
-Takıyım mı kemeri? Yoksa...
-Sen bilirsin.
-Sağ olasın abi, Allah razı olsun.
-Ne demek abi.
-Piştim yavv sıcaktan. Akşam üşüyorum sabah da sıcak.
-Nerden geliyon nereye gidiyon?
-Abi valla Zara tarafından geliyorum, Sivas’tan Zara’ya geldim. İş bakmak için buraya geldim. Büyükbaş çobancılık işi arıyorum. Şimdi de Tokat tarafına gidiyorum abi.
-Bulamadın mı buralarda?
-Yok abi, herkes yazın diyo, kimi karı koca istiyo, kimi de akşam köylüler, muhtar gelsin diyo. Benim de kalacak yerim yok, o yüzden Tokat’a gidiyim de orda otogarda falan kalayım abi, öyle idare ediyim.
-Nerelisin?
-Diyarbakırlıyım abi.
-Diyarbakırlısın.
-Sivas’ta da otogarda yatıp kalkıyorum işte iş bakmak için. Bir ay oldu geleli.
-Diyarbakır’ın neresi?
-Hazro.
-Hazro mu?
-Evet.
-Ora nere yavv?
-Lice’yi duydunuz mu?
-Dicle?
-Lice’yi.
-Lice he, Lice heh.
-Bize yakın yani orası.
-Tek misin, hayırdır böyle?
-Tekim abi, tek başımayım. İş arıyorum valla.
-Gardaş böyle iş mi aranır yavv?
-Valla neydim abi, kısmet.
-O da doğru.
-Yani zor durumdayım, nasıl diyim sana, hani zor, çok zordayım abi. Şurdan arabaya binip de şuraya gidiyim diyecek kadar üstümde param o kadar bile etmiyor yani abi. Bir ân önce bulmam lazım bir yer yani. Gidip kahvelere, kasaplara, veterinerlere öyle soruyorum... Çıkıp gidiyorum şimdi, kalacak düzgün bir yerim yok. Hani gece kalsam burda camiler kapalı olursa ben babaya gelirim. Hastaneye gitsem güvenlikçi izin vermese... Soğukta ben dışarda kalacam. Akşam da buz gibi zaten. Hani en azından kendimi otogara...
-Diyarbakır’da yok mu böyle bir iş?
-Yok abi herkesin kendi malı var işte. Çocukları falan var, bakıyorlar. Şey olan da lazım olan da Afgan falan Suriyeli alıyor. Zaten Diyarbakır da Suriyeli, Afgan kaynıyor.
-Öyle mi? Suriyeli çok mu Diyarbakır’da?
-Ordan geliyorlar ya zaten?
Ferahlatan bir eylem oluyor geriye dönmek
Sorgusuz sualsiz en güzeldi dinlemek
-Bekarsın herhal?
-Valla abi elinden öper bir kızım var. Başka da... Karımdan ayrıyım.
-Kız nerde?
-Annesinin yanında?
-Kaç yaşında?
-Dokuz yaşında abi.
-İyi maşallah abi.
-Böyle kendimi otogara atabileceğim bir yere atayım ki en azından geceyi orda geçiriyim. Yoksa perperişan olurum. Arayan olursa gene sabah çıkar gelirim buraya.
-Diyarbakır’da mı çocuk?
-He abi orda. İşte onun için en azından bir başımı sokacak bi yer, bi çalışıyım, çünkü Ramazan bayramı geliyor, kıza en azından kıyafetidir şuyu buyudur... Kaç aydır, üç aydır yardım edemiyorum da yani en azından onları karşılayabileyim diye bir ân önce iş arıyorum her yerde abi de... Yok, nereye gidiyorsam ya yazın diyor, bu bölgede yazın diyor abi. Biz kışın bakıyoruz diyor çobana, çoban kaçıyor. Yavv bana ne. Öbürünün yaptığı hata bana ne yani, bana ne mal ediyorsun? Nisan’ın yirmi beşinde gel diyor. Nisan’ın yirmi beşindeyse ben buraya gelmem gider batıda çalışırım. Batı en azından yazlı kışlı, orda kalırım, çiftlikte yani.
-Batıya niye gitmiyon?
-Gittim abi. Şu ânda ordan birilerinin kaçmasını bekliyorum, internete bakıyorum sürekli de henüz bir şey yok yani. Buranın sezonu açıldı mı oradan adamlar işi bırakıp buraya geliyor ya, öyle boş yer oluyor. Yoksa şu ânda oralara da bakıyorum, internete bakıyorum henüz iş ilanları doğru düzgün veren yok.
-Evet. Şimdi ben burdan döncem.
-Çok sağ olasın abi, Allah bin kere razı olsun.
-Sen ne yap biliyo musun? Şu ileri var ya bak.
-Keskintaş yazan mı?
-Aynen. Ben şurdan döncem.
-Tamam abi, çok sağ olasın, Allah bin kere razı olsun, sağ olasın abi.
-Sen ordan binersin bi arabaya.
-Tuttuğun altın olsun.
-Hadi Allah yardımcın olsun.
-Sağ olasın abi, Allah kaza bela vermesin.
-Baksana!
-Buyur abi?
-Şurda üç beş bi şey var, paylaşak.
-Abi yok, hiç gerek yok valla. Beni buraya getirmen bile bana yeter.
-Olsun be, yemek yersin, bir şey yaparsın.
-Sağ olasın abi. Allah bin kere razı olsun.
-Bende de çok yok, en azından bi yemek yersin.
-Sağ olasın abi, Allah razı olsun.
-Hadi görüşürüz.
-Sağ olasın abi, teşekkür ettim.
Mevsimler gelip geçse de
Aşk beni benden etse de
Dünyada hayat bitse de
Yine ölümsüz aşk bende