Fotoğrafı okumak: Zara’nın “The jacket” skandalı
Fotoğraf ânı yakalamak, o ânı ışıkla boyayarak somutlaştırma eylemidir. Köken bakımından photograph, Yunanca photos (ışık) ve graphos (çizmek) sözcüklerinin birleşmesinden oluşmuştur. Teknik açıdan bir değerlendirme yapacak olursak da optik ve kimyasal süreçleri kullanarak yüzey üzerinde kalıcı görüntü elde etme işine fotoğraf diyebiliriz.
Dünyanın ilk fotoğraf makinesi 14. yüzyılda Müslüman Araplar tarafından icat edilen objektifsiz Camera Obscura’dır. Bu çalışmanın pratik hale gelmesi ise 1550 yılına dek sürdü. Nürnbergli Cardan, küp biçimindeki kameranın önündeki deliğe ufak bir cam yerleştirdi. Ve o günden sonra dünyada ciddi bir değişimin ayağı olacak olan fotoğraf gelişmeye başladı. Analog makinalar, dijital kameralar ve bir sürü marka farklı özellikle lensler ve fotoğraf makinası üretti. Nikon, Canon, Fujifilm, Pentax, Olympus gibi markalar bugün sektörün liderleri konumunda. Bu pahalı makinaları kullanacak kitle de sosyo- ekonomik açıdan avantajlı grubun ilgi alanları ile yetişti.
Türkiye’de ise fotoğrafla özdeşen isim, bu işle alakası bulunmayan insanların bile aklına gelen ilk isim Ara Güler. Bugün Ara Güler’le farklı kulvarlarda çalışan dünya çapında işler yapan Türk fotoğrafçıların başında moda fotoğrafçısı Koray Birand ve Mert Alaş var. Harper's Baazar, Vogue gibi ünlü moda dergileri ile çalışarak dünya çapında ün kazandılar. Ara Güler hemen her röportajında, fotoğraf sanatçısı olmadığını kendisinin foto muhabir olduğunu söyler ve ekler: “Fotoğraf bir sanat dalı değildir.”
Bu tartışmaya açık konuyu zihninizde değerlendire durun, dijital devrimin dönüştürücü etkisi ve kameralı telefonların hayatımıza girmesi ile işlerin seyrinin hızla değiştiği herkesin ortak kabulü. Fliker, Vscocam, Pixels gibi fotoğraf paylaşım uygulamaları hem profesyonel makine hem de telefonla çekim yapan fotoğrafçıların hızlı veri paylaşımı ve akışı ile etkileşim kurduğu birkaç sosyal medya mecrası. Tabi dünya çapındaki 4,48 milyar internet kullanıcısının yaklaşık %30,94’ü düzenli olarak kullandığı instagramı başa eklemeliyiz. Dünya devi markalar sosyal medyaya ayırdıkları bütçelerle Instagram ve YouTube’a özel fotoğraf koleksiyonları ve yayınlar üretiyor. Bilginin yoğun akışı, influencerların yön verdiği sosyal medya trendleri kişilerin kendi yayınlarını yapması ile aslında çok eski olan ama son yüzyılda gelişiminin çok hızlı olduğu fotoğraf ve videonun daha hızlı gelişmesine sebep oldu.
Fotoğrafçılık doğa, manzara, astrofotoğrafçılık, makro, portre, konser, headshot, spor, sokak, düğün fotoğrafçılığı ile soyut fotoğrafçılık diye uzayıp giden alt dallara ayrılabilecek çok geniş bir alan. Bu yazıda moda endüstrisinden ve moda fotoğrafçılığını ele alarak Inditex grubuna ait İspanyol markası Zara’nın sosyal medya hesaplarında yayınladığı The Jacket adındaki koleksiyonundan ve bunun etkilerinden bahsedeceğim.
Öncelikle, moda dergilerinde, billboardlarda gördüğünüz ünlü markaların moda çekimlerinin hiçbirinin rast gele olmadığını ve belli moodboard ve konseptlerle uzun bir hazırlık sürecinden geçerek profesyonel ekiplerle hazırlandığını bu sektörde çalışmış birisi olarak belirtmek istiyorum. Kreatif direktörler, modeller ve çalışılacak fotoğrafçı ile beraber titizlikle yapılan çalışmalarda renklerden dekora modellerin etnik kökenlerine kadar hiçbir şey tesadüf değildir. Mıknatıs etkisi, vektörel açılar, fotoğrafta güç noktaları, gözü bir yerden bir yere gezdirme, fotoğrafta etos ve birçok tekniği bir arada kullanarak, fotoğrafa bakanın bakacağı alan özel bir kompozisyonla ışıkla çizilerek kurgulanır. Yani sizin aslında bakıp, abuk sabuk bulduğunuz o gerçek dışı dekorlar o kadar da gerçek dışı değil. Her birinin kendi içinde nöro-imajı ve algınızı yönlendirecek bir manipülasyon tekniği ve kastı var.
Bunları uzun uzun adıyla anlatmamın sebebi, Amancio Ortega Gaona’ya ait İspanyol markası Zara’nın skandal yaratan moda çekimindeki kefenlenmiş cesetlerin, soğuk gri ve mavi fakat parlak ışık kullanılarak soğuk renklerle yapılan konsept çekimlerine daha dikkatle bakmanızı sağlamak. Ton sür ton fotoğraf çekimleri, İslami gelenekte gelenekteki gibi düz beyaz bir beze sarılı heykellerin, Gazze’de kefenlenen şehitlerin fotoğrafları ile kıyasladı.
Fotoğraflardan birinde, Amerikalı model McMenamy'nin beyaz kumaşa sarılı bir manken taşıdığı görülüyor. Diğer fotoğraflarda ise modelin, molozların arasında, tabutun içinde, bazılarının uzuvları kesik heykellerle çevrili bir şekilde poz verdiği editorial çekimde tüm teknikler titizlikle kurgulanmış. Kullanılan konseptin, akıllara Filistin’de kefenlenen bebeklere ve o hazin fotoğraflara çağrışım yapacağını, çekimin tepki toplayacağının bilinmemesi mümkün değil. Hele ki Zara gibi profesyonellerle çalışan bir markanın The Jacket’in skandala dönüşeceğini tahmin etmiş, bu konuda kendini garantini etmiş olmadığını düşünmek safdillik olur. Hem de firmanın baş desinatörü İslam düşmanlığı yapmış ve özür dilemek zorunda kalmış bir kişi ise. Vanessa Perilman 2021’de Filistinli model Qaher Harshah’a sosyal medyada İsrail’i haklı gösteren ve Filistinlilere hakaretler içeren mesajlarla saldırmıştı. Olay boykot çağrısına dönüşünce Zara, Perilman’a arka çıkmayıp ırkçı yorumlarını kınamıştı.
Ne var ki, geçtiğimiz günlerde Zara’nın İsrail mağazalarını kapattığı bilgisi internette yayıldıktan hemen sonra The Jacket çekimi markanın sosyal medya hesaplarından yayınlandı. Marka olumsuz tepkilerden hemen sonra sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımları kaldırdı.
Moda fotoğrafçılığında şöyle bir kural var: İyi fotoğraf size nereye bakmanız gerektiğini söyler. Yani, fotoğrafa bakarken ne kadar manipüle olursanız fotoğraf o kadar başarılıdır. Fotoğrafların kompozisyonunu, konseptinin vahşiliğini ve yapılanın çirkinliğini bir yana bırakırsak, fotoğraflar teknik olarak başarılı. Niyeti, yapılanın çirkinliği tartışılmaz. Fotoğrafın moda endüstrisinin ve markaların gücü, boykotlar vs. göz önüne alındığında yeni çağın savaş araçlarından birinin de dijital dünya ve sosyal medya olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Olayla ilgili The Indipendent gazetesi şöyle bir haber yaptı; “Zara’nın son kampanyasında molozlarla çevrili, uzuvları eksik mankenlerin yer aldığı çekimler, savaşın yıktığı Gazze'de ortaya çıkan korkunç görüntülerle karşılaştırıldı. Bu olay sonucu marka, boykot çağrılarıyla karşı karşıya kaldı. #BoycottZara hashtag'i, sosyal medya kullanıcıları tarafından 1 Aralık Pazartesi günü eski adıyla Twitter olan X'te trend oldu.”
Bazı X kullanıcıları, devam eden İsrail-Hamas savaşı sırasında yaklaşık 19 bin kişinin öldürüldüğü Gazze'den gelen yıkıcı görüntüler arasındaki benzerliğe dikkat çekti.
The Independent haberinde yetkililerden cevap alamadığını, Zara'nın ana şirketi Inditex, eleştirilere ilişkin herhangi bir yorumda bulunmadığını ancak, Zara'ya yakın bir kaynaktan verilen bilgiye göre, iNews'e kampanyanın önceden planlandığını söyledi: "Belki de bu çok kötü bir zamanlamaydı.” Yorumu yapılırken yan yana karşılaştırma görüntüler mikro-blog platformunda geniş çapta paylaşıldı ve birçok kişi, Gazze'deki savaş görüntüleri ile benzerliğin tartışmasız olduğu yorumunu yaptı.
Dünyanın farklı yerlerinde ise fotoğraflara verilen tepkiler şöyle: Filistinli sanatçı Hazem Harb, Instagram'da “Ölüm ve yıkımı modanın arka planı olarak kullanmak kötülüğün de ötesinde, suç ortaklığıdır, tüketiciler olarak bu yaşanan bizi öfkelendirmelidir,” yorumunu yaptı. Instagram'da 31 milyondan fazla takipçisi bulunan Endonezyalı aktör ve moda tasarımcısı Zaskia Sungkar da hesabında “Güle güle Zara” şeklinde bir paylaşım yaptı. Gazeteci Ahmed Shihab-Eldin ise, “Zara markası, reklam kampanyasında ezilen Filistinlilerin ve onların şehitlerinin içinde bulunduğu kötü durumla alay etti. Gelin hep birlikte bu ikiyüzlü ve duyarsız Zara markasını boykot edelim,” diye yazdı.
Dünya çapında büyük yankı uyandıran bu haberlerin ardından Zara kendi sosyal medya hesaplarından olayla ilgili açıklama yaparak müşterilerinden özür diledi.
Bizlerin görsel kimliğini kurgulayan moda ve marka stratejileri her daim incelikle hesaplarken tüm sembol ve hareketin bir anlam içerdiği sektörün güçlü markası Zara’nın iyi niyeti sizin insafınıza kalmış. Boykotları ve tepkileri değerlendirirken yanan dünyanda masumlar için birlik olup güçlenmezsek alay konusu etmeye cüret ettikleri bu meselelerin hesabını bizden başka soracak kimse yoktur. Kapitalizmin kanlı dişleri arasında çiğnenmemek ve bu vahşete ortak olmamak için -adeta masal dinler gibi komplo teorileri ile uyuşmadan- her hareketi doğru bir şekilde yorumlamak bizim boynumuzun borcudur.
Bugün başka bir ülkede öznesi masumlar olan soykırım ve trajedinin, bizi alakadar etmediği düşüncesine sahip olmak sessiz ve eylemsiz kalmak zalimlere destek olmanın tezahürüdür.