İnsanın değişmezliği ve vahşi doğası hakkında
Güncel ve klasik eserlerden bahsedecek olursak, çizgisel zaman eğrisinde klasik, nokta halinde tarih belirlerken güncel, o çizgide akandır. Klasiği zamanda kalıcılık belirler. Klasik eser bir akıma öncülük eden tarihte sapmaya neden olan harekettir. Fast food yiyecek gibi tüketilen güncel ise insana kısa süreli bir tokluk hissi yaratır.
Şu aralar herkesin dilinde Chistopher Nolan’ın yazıp yönettiği Oppenheimer filmi var. Oppenheimer, pandemi günlerinden beri dijital platformlardan kanepede yayılarak dizi film izleyen seyirciyi oturduğu yerden kaldırıp tekrar sinema salonuna getiren, henüz ikinci haftasında gişede 400 milyon dolar hasılat elde eden ilk büyük yapım. Bu yazı onunla ilgili değil. Yazımız daha çok, Christopher McCandless adındaki gezginin yaşamını anlatan, Sean Penn’in yönettiği, Emile Hirsch’ün başrolünü oynadığı 2007 yapımı Into the Wild filmi ve McCandless’ın yaşamıyla ilgili.
Mutlaka aile dostunuzun, akrabanızın ya da komşunuzun oğlu/kızı aykırı bir tip vardır. Belki o tiple aynı evi paylaşıp kardeş, arkadaş oldunuz ve ona uzaktan baktınız. Ya da o kişinin ta kendisisinizdir. Genelde içine kapanık ve sakin görünen, nadiren aşırı enerjik olan bu tipler sıradışı net cevaplarla insanları dumura uğratır. Cesur ve gözü kara olurlar. Yaptıkları eylemler kasıtlı da olabilir, doğalarının gereği dürtüsel de. Finalde ya kendi yaşamlarını etkileyecek bir yıkıma ya da tüm dünyayı etkileyecek bir alev topuna dönüşecek bir eylem gerçekleştirirler. Sisteme uymayanların kalplerinin tik tak sesleri tüm dünyaya yayılıp tehditler savurur. Onlar sistemin saatli bombalarıdır. Ömürleri vefa edince gümbürtüyle patlarlar.
Avazeyi bu âleme Davut gibi sal
Baki kalan bu kubbede bir hoş sada imiş
Christopher McCandless 1968’de doğdu. Mayıs 1990’da tarih ve antropoloji üzerine lisans eğitimini tamamladıktan sonra, yüksek lisans için kendisine verilen 25 bin Amerikan dolarını, Alexander McCandless ismiyle -daha sonradan Süper Berduş anlamına gelen Supertramp soyadını kullanarak- Oxfam International adlı açlıkla mücadele vakfına bağışladı. Sistemden çıktığının ilanı olan bu anarşik tavırla ailesini, arkadaşlarını, yaşadığı toplumu terk etti ve iki yıl boyunca Amerika ve Meksika’nın kuzeyini dolaştı.
McCandless, Nisan 1992’de otostop çekerek Kuzey Dakota’dan, Alaska’nın Fairbanks şehrine ulaştı. Kendisi son olarak, 28 Nisan 1992’de onu kamyoneti ile vahşi doğaya bırakan Jim Gallien tarafından görülmüştür. Chris McCandless, Jim’in hediye ettiği bir çift bot, iki adet sandviç ve bir paket mısır cipsini ısrarlar sonucu kabul etmesi dışında Jim’in hiçbir tavsiyesini dinlemedi. Gezginin “Asıl Yolculuk” olarak adlandırdığı Alaska yolculuğu son yolculuğu oldu.
Chris, Jim’in kamyonetinden ayrıldıktan sonra 64 kilometre boyunca yürüdü. Şans eseri doğaya terk edilmiş bir otobüs buldu. Yanında sadece 4,5 kilo pirinç, bir yarı otomatik tüfek, yerel bitkiler hakkında bilgi veren kitapların da bulunduğu birkaç kitap ve kamp ekipmanı vardı. Orada geçirdiği süre boyunca kirpi, sincap, kuş ve Kanada geyiği gibi hayvanları avlayıp yedi.
Gezginin notları toplam olarak 112 günü içerir. İki ayı aşkın süre boyunca terk edilmiş otobüste yaşayan Chris’in notlarından Temmuz 1992’de geri dönmeye karar verdiğini, fakat geri dönmeye çalıştığında Teklanika Nehri’nin yükselmiş olduğunu fark ederek geri dönemediği, av bulamadığı bir gün yaralanıp güç kaybettiğini anlıyoruz. Etrafa yardım çağrıları bırakıyordu. Bu çağrılarda ise tam olarak şunlar yazıyordu:
“Dikkat muhtemel ziyaretçiler. S.O.S. Yardımınıza ihtiyacım var. Yaralıyım, ölmek üzereyim ve buradan çıkmak için yeterince gücüm kalmadı. Tek başımayım ve bu bir şaka değil. Tanrı aşkına, beni kurtarın. Yakınlarda meyve topluyorum ve bu akşam dönmeliyim. Teşekkür ederim.
Chris McCandless. Ağustos”
Chris, Ağustos başlarında hayatının son hatasını yaptı. O dönemde av bulamadığından çevreden topladığı meyve ve bitki kökleriyle yaşayan Chris, zehirli bir bitki olan Hedysarum mackenzii yiyerek zehirlendi. 12 Ağustos’ta günlüğüne son kaydını düştü: “Harikulade böğürtlenler.”
18 Ağustos 1992’ye kadar notları dışında yaşadığına dair bir iz bırakmayan McCandless 18 Ağustos sabahı Louise L’Amour’un biyografisi olan Bir Gezginin Eğitimi (Education of a Wandering Man) adlı kitabın son yaprağını kopardı. Yaprağın bir yüzünde L’Amour’un, Robinson Jeffer’in Kötü Ânlarında Bilgeler (Wise Men in their Bad Hours) şiirinden alıntıladığı dizeler, yaprağın boş olan arka yüzünde ise McCandless’ın kısa bir veda yazısı yer alıyordu: “Mutlu bir hayat yaşadım ve bu yüzden Tanrı’ya müteşekkirim. Hoşçakalın, Tanrı hepinizi kutsasın.”
“Ölüm yaman bir tarlakuşu, ne var ki yüzyıllara
Kas ve kemikten fazlasını bırakıp da ölmek
Çoklukla bir zayıflık göstergesidir.
Ölü taşlardır dağlar, ya imrenilir
Küstah sessizlikleri, endamları
Ya da bu yüzden onlardan nefret edilir.
Ne yürekleri yumuşar dağların ne canları sıkılır
Ve birkaç ölü adamın düşünceleri dağlarla aynı mizacı taşır.”
Robinson Jeffer, Kötü Ânlarında Bilgeler
McCandless’ın cansız bedeni 6 Eylül 1992’de, kaldığı otobüste Butch Killian adlı bir avcı tarafından bulundu. Bulunduğunda 30 kilo tartılan bedeni yaklaşık iki hafta önce yaşam faaliyetlerine son vermişti.
Yaşamına, notlarına bakarak kendisinin özgür doğasını son ânlarındaki yardım çığlıkları ile birlikte kaybetmesini, sistemde barınamayan modern insanın doğal yaşamda da tutunamayışının hazin bir örneği olarak görüyoruz. İnsanın yaşam şartlarının nasıl sağlanacağıyla ilgili sağlıklı ve güncel bir form üretemeyen sistemin neden olduğu doğaya dönüş klişesi ve şehir yaşamının çarkları arasındaki ezilme hikayesinin tipik örneklerini kendi yaşamınızdan yola çıkarak örnekleyebilir, çoğaltabilirsiniz. Sıradan olmayan bu adamın, sıradan olmayan hikayesini (Into the Wild) pazar izlencesi olarak izleyebilir ya da oturduğunuz yerden kalkarak sinemada Oppenheimer’i izlemeye gidebilirsiniz. Into the Wild, sinema tarihine geçer mi bilmiyorum ama, benim kişisel sinema izleyiciliğimin önemli ânlarından biri diyebilirim. Bir çeşit distopik öykü gibi Chris’in yaşamı; sistemin çöküşünün simgesi gibi.
Aristoteles’in haklılığı her çağda onaylanıyor mu? İnsan sosyal bir hayvan mıdır?
Meraklısına not: 18 Haziran 2020’de Chris McCandless’ın bir süre yaşadığı ve açlıktan yaşamını yitirdiği otobüs, turistlerin uğrak noktası olması nedeniyle helikopterle “güvenli bir bölgeye” taşındı. Alaska Doğal Kaynaklar Sorumlusu Corri Feige, “cep telefonlarının çekmediği, hava koşullarının tahmin edilemez olduğu bölgeye akın eden maceraperestlerin güvenliğinden endişe edildiğini ve bu kararı almak zorunda olduklarını” belirtti.