Hi Barbie!
Aslına bakarsanız altmış dokuz yaşında bir kadından bahsediyoruz. Tam adı, Barbara Millicent Roberts, namı diğer Barbie. Amerikalı iş insanı Ruth Handler, kızı Barbara’nın gerçek kadın kıyafetleri giyinmiş bebeklerle daha çok oynadığını fark eder. Bu gözleminden yola çıkarak kızına gerçek kadın ölçülerinde ve yetişkin kadın kıyafetleri giyen bebekler tasarlamak gibi bir proje aklına gelir. Konuyu oyuncak şirketi Mattel’e iletir. Bu fikri reddedilen Ruth Handler, Almanya’ya gider ve orada gerçek terzilerle çalıştığı bir koleksiyonla ilk numuneleri üretir. Tekrar Mattel’in kapısını çalan Handler’ınn ısrarına dayanamayan Mattel şirketi, ilk Barbie’leri 1959’da piyasaya sürer.
Uzun bacaklı, parmaklarının üzerine yükselmiş, altın sarısı saçları şekilli gövdesine dökülen bu kadın bebeğin macerası böyle başlar. Daha sonrasında farklı etnik gruplardan Barbieler üretilse de Barbie’nin akla gelen temel imajı budur. Bu yetişkin bedenine sahip kadının çocuklara göre bir oyuncak olup olmadığı o günden beri tartışılan bir konu. Pembeler içinde kıyafetleri, mavi gözleri, kırmızı dudaklarının arasında beyaz dişleriyle yüzündeki donmuş gülümsemesiyle bize bakan bu bebek, oyuncak sektörünün en popüler ve tartışılan konusu.
İngiltere’de The Independent gazetesinde yayımlanan bir makalede yazar, son dönemde yapılan araştırmalarda, kadınlarda görülen beslenme bozukluğu ve estetik ameliyatı merakının Barbie etkisi olduğunun tespit edildiğini öne sürdü. Makale ayrıca, Barbie bebeklerin anoreksik bir insanın vücuduna göre yüzde 39 daha ince, göğüslerinin ise normalden daha büyük olduğunu, Barbie bebek ölçülerinde bir insan vücudunun var olabilme ihtimalinin 100 binde 1 olduğunu söylüyor. Gerçekte var olması mümkün olmayan beden ölçülerinin idealize edildiği bu bebekler, The Independent yazarına göre çocukların beden algısında kalıcı hasarlar bırakabiliyor.
İngiltere’de psikologlar eşliğinde yapılan başka bir deneysel çalışmada, beş ile sekiz yaşlarındaki kız çocuklarından bir kısmının normal bebeklerle bir kısmının da Barbie bebeklerle oynaması istendi. Deney sonucunda Barbie bebeklerle oynayan kız çocuklarının diğer çocuklara göre daha zayıf bir beden istediği ve yeme bozukluğu davranışı geliştirmeye daha yatkın olduğu gözlemlendi. Yapılan bu araştırmalardan haberdar olan kamuoyu ve bilinçli ebeveynler Barbie’ler karşı bir tepki geliştirerek Barbie bebeklerle daha mesafeli yaklaşmaya başladı. Özellikle 90’ların en popüler oyuncağı olan Barbie, 2000’li yıllarda gözden düştü. Haberler.com sitesinin 18 Nisan 2014’de yaptığı habere göre, Barbie’nin satışları ilk çeyrekte yüzde 14 düşerken üreticisi Mattel 11 milyon dolar zarar etmiş. Yani, oyuncak devi Mattel’in Barbie satışlarının düşmesine karşı önlem alması gerekiyordu. Barbie filmi projesi de böyle gelişti.
Başrollerini Margot Robbie ve Ryan Gosling’in üstlendiği, yönetmenliğini Greta Gewling’in yaptığı, yapımcılar arasında Mattel Films’in olduğu, Warner Bros Picture yapımı Barbie filmi 21 Temmuz 2023’de vizyona girdi. Barbie’nin gerçeklerle yüzleştiği, feminist sosuna bulanmış, beden olumlama ile taçlandırılan bu film Barbie’nin düşen itibarını toparlayabilecek mi bilmiyoruz. Fakat rakamlar filmin 2023’ün en iyi giriş yapan filmi olduğunu gösteriyor.
İnsanların pembe kıyafetler giyerek ve birbirini “Hi! Barbie,” şeklinde selamlayarak gittiği film, Barbie müritlerini tekrar canlandırma çalışmasının merkezinde yer alıyor. Film ilk haftada dünya çapında 337 milyon dolar hasılat yaptı. Sosyal medyanın gücüyle pembeler giyinerek Barbie izleyen influencer tayfa, tüm dünyada yapılan eş zamanlı PR çalışmaları ile Barbie’nin ekmeğine yağ sürüyor. Barbie filmini Google’da arattığınızda arama motorunun tüm sekmeleri pembeye dönüşüyor, havai fişekler eşliğinde en üstte basındaki olumlu haberleri ve Barbie’nin pembe dünyasının güzellemesini izliyorsunuz. Anladığımız kadarıyla, yapılan çalışma işe yaramaya ve Mattel şirketinin zarar gören Barbie imajını toparlamaya başladı bile.
Öte yandan, Barbie karşıtı işler de yok değil. Mesela Avusturalyalı sanatçı Sonia Singh, Barbie bebek gibi ağır makyajlı ve olgun kadın imajı olan oyuncak bebeklerin makyajını özel bir yöntemle siliyor ve üzerlerine yeni normal çocuk kıyafetleri dikiyor. Projenin adı, Tree Change Dolls. İkinci el bebekleri yeniden tasarlayarak gerçek kız çocuklarına döndüren Singh, projeye 2014’de işini kaybedince başlamış.
“Tree change” (ağaç değişimi) ya da “sea change” (deniz değişimi) Avusturalya’ya özgü bir deyim. Yoğun şehir hayatından kurtulup, deniz kenarında bir yere yerleşme anlamı içeren bu deyimi Singh, yoğun iş hayatının kaotik atmosferinden, ağır ve abartılı makyaj ve kıyafetlerden arındırmak şeklinde tanımlıyor.
Sonia Singh’in bebekleri, simlere ve pembelere boğulmuş uzun bacaklı, zengin şehir yaşamını simgeleyen top girller değil. Özel kalıplarla bebeklerin bacak ve ayak ölçülerini tekrar yapılandırıyor.
Yeme bozuklukları, beden algı bozuklukları, sosyal fobiler, akran zorbalığı gibi sorunların yanında sosyal medyanın baskısı ve olumsuz etkisiyle bocalayan çocukların, her yeri pembeye boyayan Barbie ile nasıl mücadele edeceğini izliyoruz filmde. Sistemin yoğun glikoz şurubu içeren yiyeceklere karşı yine sağlıksız diyet ürünler üretmesi gibi, sinemaya pembeler giyerek gitmeye davet eden Barbie de eko-feminizm dalgasından nasibini alarak, ama özünde asla değişmeksizin, sistemde tutunmaya ve var olmaya çalışıyor. Görünüşe göre yaşlı kadın kendini toparlamaya ve kulüp üyelerini tekrar etrafına toparlamaya başladı bile.
Barbie filminin Spotfy’da bir playlisti var. Aqua’nın “I’m a Barbie girl, in the Barbie world, life in plastic, it’s fantastic” şeklinde başlayan şarkı sözleri Barbie’nin dünyasını tanımlayan bir şarkı. Meraklısı şarkının devamını dinleyip Barbie’nin dünya tanımına ve felsefesine daha yakından bakabilir.
