Yeryüzüne inen melek değil devletin boğazına sarılan ahlak: James Gunn’ın Superman’i


2025 yapımı yeni Superman filmi, yalnızca bir süper kahramanın yeniden doğuşunu değil aynı zamanda küresel anlatıların, kültürel mitlerin ve politik dayatmaların da baştan yazıldığı bir eşiği temsil ediyor. Bu yapım, çizgi roman tarihinin en steril ve güvenli figürlerinden biri olan Superman’i, çağdaş dünyanın karanlık, çatışmalı ve çok katmanlı atmosferine fırlatıyor. Ancak bu yeni yorumda en çarpıcı olan, Superman’in artık yalnızca bir Amerikalı kurtarıcı değil evrensel bir çöküşün içinde, Doğu’ya bakarak yönünü arayan, kimliksizleşmiş bir figür haline gelmesi. O artık bir kahramandan çok, küresel vicdanı tetikleyen bir kriz simgesi, bir fay hattı gibi yeryüzünde arz-ı endam ediyor.

Film, klasik anlatıyı ters yüz ederken açıkça neo-emperyalist dayatmalara, kültürel Siyonizmin Hollywood üzerindeki hakimiyetine ve dijital çağda gerçekle kurmaca arasındaki sınırların nasıl manipüle edildiğine dair göndermelerle dolu. 2025 Superman’i, yalnızca bir adamın değil tüm insanlığın vicdanını, inancını ve hafızasını sorgulayan bir temsile dönüşüyor. Bu temsilde esas sarsıcı olan, çizgi roman evreninin kutsal metinlerinden Kripton mitolojisinin yerle bir edilişi değil Superman’in bir daha asla kendini Batı’nın çocukları gibi hissetmeyeceği. Henüz vizyondayken üzerine yazılmış yüzlerce makale, binlerce sosyal medya yorumu ve sayısız röportaj vardı.

Bir çizgi roman karakterinden, her şeyin ötesine geçen bir sembol yaratıldı yine: Superman. 2025’in James Gunn imzalı filmi, sinema tarihinin en büyük fırtınasını kopardı. Ama mesele artık film değil. Mesele “Süpermen hangi ülkenin tarafında?” sorusunun da ötesinde bir yerde. Mesele, hakikatin ne zaman yuhalandığı ne zaman alkışlandığı. James Gunn’ın yönetmenliğinde yeniden doğan bu Superman, klasik Amerikan kurtarıcılığına sırtını dönüyor ve yüzünü, kamerayı kıracak denli doğrudan bir soruya çeviriyor: “Bebek öldürmenin meşruiyeti olur mu?”

Bu tek cümle, filmin tamamını, hatta günümüz küresel politikasını gölgede bırakan ahlaki bir yankı gibi büyüyor. Ne var ki filmde ne İsrail’in adı geçiyor ne Gazze’nin. Bu, belki de en politik olanın en suskun görünmesiyle mümkün oluyor. Ama seyircinin gözü Jarhanpur’da patlayan bombalara, Borovia’daki çökmüş okullara, yıkıntıların arasından çıkan oyuncak ayıya takıldığında sessizliğin yerini uluslararası bir bağırış alıyor.

Ve itiraf etmeliyim: Bu film yalnızca perdede değil doğrudan göğüs boşluğumuzda oynuyor. Superman’in modern çağa adaptasyonu, sadece bir estetik dönüşüm değil kolektif bilinçaltımızda yankılanan daha derin, daha rahatsız edici bir soruya işaret ediyor: Biz hâlâ bir kurtarıcıya mı ihtiyaç duyuyoruz, yoksa artık sadece tanıklık mı bekliyoruz?

Yönetmen James Gunn’un postmodern anlatı tekniklerini klasik kahraman anlatısıyla harmanlaması, filme yalnızca estetik bir dinamizm değil ideolojik bir belirsizlik de katıyor. Bu belirsizlik, özellikle Clark Kent’in “İnsanları kurtarmak için dünyaya gelmedim,” repliğinde doruğa çıkıyor. Bu cümle, bugüne dek inşa edilen Superman imgesine radikal bir saldırı niteliğinde. Pelerinli figür artık Batı’nın insan hakları maskesiyle yürüttüğü askerî müdahaleleri değil kendi içinde çözülmeye yüz tutmuş bir inancı temsil ediyor.

Yeni filmde Superman’in düşmanları yalnızca dışsal kötülükler değil medya tekelleri, devletin gözetim aygıtı, yapay zekanın mutlak bilgi iddiası ve en önemlisi de içselleştirilmiş itaat. Lex Luthor bu kez yalnızca bir sermaye baronu değil dijital çağın epistemolojik zorbası, hakikatin algoritmalarla belirlendiği bir distopyanın efendisi. Superman’in onunla savaşı, aslında gerçeğin parçalanmış doğasına karşı bir varoluş mücadelesi.

Filmin en tartışmalı yönlerinden biri, İsrail politikalarına ve kültürel Siyonizm’e karşı geliştirdiği örtük ama sert eleştiriler. Superman’in Ortadoğu’ya yakın, kurgusal bir bölgede geçen sahneleri yalnızca egzotik bir arka plan olarak değil modern dünyanın kadim çatışma alanlarında hakikatle yalanın, inançla stratejinin, kurtuluşla işgalin nasıl iç içe geçtiğini göstermek için seçilmiş. Bu tercihin ardında yalnızca estetik değil güçlü bir ideolojik irade de hissediliyor.

Filmde adı açıkça verilmeyen ama coğrafi ve kültürel kodlarla işaretlenen bölgelerde, Superman’in yerle bir edilmiş bir mülteci kampında çocuklarla kurduğu temas, o çocukların çizdiği “uçan adam” resimleriyle birleştiğinde, Hollywood’un yıllardır bastırdığı bir gerçeği açığa çıkarıyor: Batı'nın kurtarıcı miti, yalnızca kendi yurttaşları için çalışıyor, geriye kalanlar ya fon ya figüran. Ancak bu film, ilk kez figüranların gözünden Superman’e bakıyor ve bu bakış yalnızca süper kahramanı değil onu doğuran düzeni de sorguluyor. Söz konusu sahneler, ABD’nin Ortadoğu politikalarına dolaylı ama güçlü bir eleştiri niteliğinde.

Film hiçbir ülkenin adını doğrudan vermese de izleyiciyi kendi vicdanıyla baş başa bırakıyor. Jarhanpur’daki çocukların yüzleri, haber bültenlerinden tanıdığımız gerçek yüzlerden farksız. Bir karakterin “Onlar savaşta ölmedi, gömülmeden önce hâlâ oyuncaklarını tutuyorlardı,” cümlesi, yıkımı romantize etmeden, çıplak bir çığlık gibi ekranı yırtıp geçiyor.

Filmin basın turunda yönetmen James Gunn’ın sarf ettiği “Artık süper kahramanlar yalnızca kurtarıcı değil aynı zamanda seyircinin içinde yaşadığı çöküşün aynalarıdır,” cümlesi, yapımın niyetini açığa vuruyor. Filmdeki Superman, artık klasik anlamda bir “kahraman” değil, daha doğrusu, “kurtarabileceği” kimse kalmamış bir figür. Her hamlesi, başka bir ülkenin egemenliğine müdahale olarak algılanıyor; her uçuşu, yeni bir diplomatik gerilim ya da halk protestosuna sebep oluyor. Birleşmiş Milletler’in olağanüstü toplantısında ona yöneltilen şu sözler, yalnızca bir karakter repliği değil aynı zamanda modern zamanların politik alegorisi: “Sen hangi toprakların üstünde uçtuğunu biliyor musun?” Bu tek cümle, Superman’in yalnızca gökyüzünde değil yeryüzünün siyasal sınırlarında da yönsüz olduğunu hatırlatıyor bize.

Ancak tam da bu noktada, filmin güncel yorumlara ne ölçüde açık olduğu tartışmalı bir hâl alıyor. Yönetmen James Gunn, 7 Ekim 2023’te başlayan İsrail-Filistin çatışmaları sonrası artan siyasi okumalara karşı sessiz kalmayarak, filmin bu olaylardan çok önce yazıldığını ve çekildiğini, herhangi bir güncel Ortadoğu meselesini kastetmediğini açıkça belirtmişti. Bu açıklama, filmin doğrudan bir politik angajmana sahip olmadığını ima etse de sanatın seyirciyle kurduğu ilişki daima niyeti aşar. Dolayısıyla Gunn’un niyeti, filmin doğurduğu anlamların önüne geçemiyor. Superman’in Ortadoğu’ya benzeyen bir coğrafyada yol açtığı yıkım, ister istemez izleyicinin belleğinde gerçek görüntülerle çakışıyor. Yönetmenin politikadan uzak durma arzusu, filmin politik okumalara kapalı olduğu anlamına gelmiyor. Aksine bu suskunluk, seyircinin yorum alanını daha da genişletiyor.

Superman, filmin ikinci yarısında Jarhanpur’daki sivilleri kurtardığı için “terör destekçisi” ilan ediliyor. Jarhanpur’da çocukları bombardımandan koruduğu sahne, aynı ânda Newsmax gibi medya kuruluşlarında “Hollywood’un Hamas manifestosu” olarak duyuruluyor. Gerçekten de bazı gazeteciler bu sahneyi şöyle yorumluyor: “Superman’in bir hastanenin çatısından füze savurması, yalnızca sembolik bir ifade değil tarafını belli etmesidir.”

Başrol oyuncusu David Corenswet ise bir röportajında “Bu Superman, savaş uçağıyla değil bakışla savaşıyor. Ve o bakış, Batı’dan Doğu’ya çevrilmiş durumda,” diyerek daha da ileri gidiyor. Bu tür açıklamalar, Amerikan sağının ağır tepkisini çekerken, filmin bazı eyaletlerde sınırlı gösterime girmesi, arka planda dönen sansür mekanizmalarının da ifşası niteliğinde.

Özellikle sosyal medyada dönen tartışmalarda film, “İsrail karşıtı” olmakla suçlandı. Bazı yorumcular filmin “gizli antisemitik mesajlarla yüklü olduğu” yönünde kampanyalar yürütürken, diğerleri bu eleştirileri manipülatif ve ironik buldu. Bir X (eski Twitter) kullanıcısı şöyle yazdı: “Superman artık yalnızca Amerikalı değil vicdanı olan herkes için konuşuyor. Belki de bu, en büyük tehdit.”

Filmdeki semboller öylesine zengin ve dikkatlice yerleştirilmiş ki, anlatının yalnızca politik değil edebî bir dokuya da büründüğü görülüyor. Özellikle Superman’in yerle bir olmuş bir kütüphanede bulduğu, yarısı yanmış bir İncil’in içinden çıkan şiirsel bir metin -muhtemelen sahte bir kutsal metin- hem onun Tanrısal kimliğini hem de post-truth çağında kutsalın ne kadar kolay manipüle edilebileceğini ima ediyor.

Superman’in finalde insanlık adına yaptığı son konuşma, klasik bir monologdan çok, çağdaş bir ağıt gibi: “Size gökyüzünden geldim ama asıl evim yeryüzünde yıkılmış her duvardı.” Bu cümle, yalnızca karakterin değil izleyicinin de dünyaya dair inancını sorgulatan bir metafor haline geliyor.

Sinematografi açısından film, DC evreninin önceki yapımlarına nazaran çok daha dingin ve şiirsel bir görsellik sunuyor. Kamera, Superman’in göz hizasından bakmıyor, çoğu zaman onun arkasından, sanki takip ediyormuş gibi hareket ediyor. Bu teknik tercih, seyirciyle kahraman arasında kurulan mesafeyi dramatize ediyor: Artık biz onun gibi değiliz, o da bizim gibi değil.

Görsel olarak filmin özellikle çöl sahneleri, Tarkovski’yi anımsatacak ölçüde uzun, durağan ve yıkıcı. Bu sahnelerde kullanılan sarı-yeşil filtreler, insanlığın tükenmiş doğasına değil içsel çöküşüne işaret ediyor.

2025 yapımı Superman filmi, klasik süper kahraman mitolojisinin bir sonu ama aynı zamanda politik sinemanın yeni bir başlangıcıdır. Bu filmle birlikte yalnızca kahraman figürü değil Batı’nın kendine biçtiği kurtarıcı rol de sorgulanmaya açılıyor. Filmin alt metni açıkça şunu söylüyor: “Artık pelerin değil hakikat lazım.”

Bu sebeple Superman artık bir kurtarıcı değil bir tanık. Ve bu tanıklık, yalnızca kurmacaya değil gerçeğin kendisine de yönelmiş durumda. Peki bu tanıklığı duymaya hazır mıyız?

 Kaynaklar

“David Corenswet on Reimagining Superman: ‘He’s Not Just a Hero Anymore.’” The Hollywood Reporter, 2025.

“Hollywood’s Hamas Manifesto? Critics Slam New Superman Film.” Newsmax, 2025.

“James Gunn Confirms Superman Script Was Finalized Before 2023 Middle East Conflict.” Collider.com, 2025.

“James Gunn Responds to Political Interpretations of Superman 2025.” Variety, 2025.

“Superman 2025: A Dangerous Mirror to the West’s Moral Decay.” The Guardian, 2025.

“Superman 2025: A Review of Themes, Aesthetics and Political Symbolism.” IGN Entertainment, 2025.

“Superman and the Crisis of Truth in 21st Century Cinema.” Film Companion, 2025.

“Superman in a Post-Truth World: Review and Critique.” RogerEbert.com, 2025.

“This Is Not a Superman Movie-It’s a Socialist Fantasy.” Daily Wire, Podcast Bölümü, 2025.

Etiketler
James Gunn Superman 2025 Süpermen Clark Kent Lex Luthor David Corenswet