Geleceğe Dönüş yahut Refik Anadol'un immersive enstelasyonları


Geleceğe Dönüş (Back to the Future), Robert Zemeckis’in yönetmenliğini, Bob Gale’in yardımcı senaristliğini, Steven Spielberg’in ise yapımcılığını yaptığı 1985 yapımı bilimkurgumacera ve komedi türünde bir film.  Michael J. Fox’un Marty McFlyChristopher Lloyd’un Emmett Brown rolüyle yer aldığı filmin yardımcı rollerini ise Crispin GloverLea Thompson ve Thomas F. Wilson üstlenmiş. 

Geleceğe Dönüş senaryosuna göre on yedi yaşında bir delikanlı, kazara 1985 yılından 1955 yılına gidiyor. Lisede okuyan anne ve babası ile tanışan genç, yanlışlıkla annesinin romantik ilgisini çeker. Anne ve babasının âşık olmasını engellediği için hatasını telafi edip, 1985 yılına geri dönmek zorundadır.

Zemeckis ve Gale, anne babanın okul çağındayken tanışması fikrinden yola çıkarak hikayeyi yazmaya başlamış. Gale’in fikrini birçok stüdyo geri çevirmiş. Bu kült filmi çekmeyi kabul eden stüdyo ve yapımcı ise Universal Pictures ve Steven Spielberg. Film gösterime girdikten sonra, 380 milyon dolar hasılat yaparak yılın en başarılı filmlerinden biri olmuş.

Hugo ödüllerinde En İyi Dramatik Sunum, Satürn ödüllerinde En İyi Bilimkurgu Filmi ödüllerini kazanmış, ayrıca Akademi ÖdülleriBAFTA ve Altın Küre adaylıkları almış. Ronald Reagan, 1986’daki State of the Union konuşmasında1 ve 2007’deki Kütüphane Kongresi’nde filmden replikler kullanmış. Filmin başarısının ardından, 1989 ve 1990 yıllarında iki devam filmi daha gösterime girmiş. 

Geleceğe Dönüş, 2007 yılında Kongre Kütüphanesi tarafından “kültürel, tarihî ve estetik olarak önemli” filmler arasında seçildi. Filmin ABD Ulusal Film Arşivi’nde muhafaza edilmesine karar verildi.

Şimdi ise gelecekteyiz; 2023 yılından bildiriyorum.

Milenyum, internet çağı, dijital devrim… 2000 yılının sabahını unutamıyorum. O zamanlar, henüz 12 yaşında bir çocuktum ve 2000 yılına girmemizle beraber etrafta uçan arabaların olduğunu hayal ediyordum. Bu safdil çocuk hayallerimin ötesinde üzerine yirmi üç sene daha yaşayacağımızı ve dijital devrimin gündelik ve sosyal hayatımızı, alışveriş alışkanlıklarımızı bu derece etkileyeceğini kimse tahmin edemezdi. Tabii geleceğin internet çağı olacağının belli başlı emareleri vardı ama değişimin bu kadar hızlı olacağı ve insanların bu değişime ayak uydurarak kanıksayacağını, her yaştan insanın sosyal yaşamında kalıcı değişimler sağlayacağını kimse bilemezdi. 

Jetgiller ve Taş Devri2 arasında geçen bir çocukluğu ve her türlü iletişim aracını tecrübe etmiş bir yetişkin olarak, immersive enstalasyon,3 dijital sergiler ve daha fazlasına hayret ve hayranlıkla bakıyorum. Geleceğin dönüşen sanat anlayışı ve makinaların, yapay zekanın, insanla kurduğu bağ muazzam. Tabii biraz ürkütücü ve eleştirel. Makinaların, robotların dünyayı ele geçirmesinden az evvel yaşadığım ve insanın canlı varlığının hâlâ sanatla bir arada olmasını çağın insanı olarak sevinçle karşılıyorum. Teknolojinin ve yapay zekanın güzellemesini yapmayacak kadar da olgun yaştayım.

Türkiye’de immersive enstalasyon ve medya sanatları deyince akla gelen ilk isim Refik Anadol oluyor. Anadol’un Makine Halüsinasyonları, Eriyen Hatıralar ve Alkazar Rüyası gibi sergileri dünya çapında ses getirdi. İşin ilginç yanı sanatçı, Geleceğe Dönüş filminin yapım yılında, yani 1985’te doğmuş. Bir bakıma, birilerinin hayal ettiği geleceği inşa etmek için doğan bir neslin ete kemiğe bürünmüş hali Anadol. Tıpkı şu ân benim bu yazıda, geleceğin kurgusuna atıflarda bulunurken bugün, hatta siz bu yazıyı okurken doğan bebekler gibi. 

Anadol, sanatını “Parametrik Veri Heykel Yaklaşımı” olarak tanımlıyor. Günümüz sanatında veri ve algoritmalar, görsel-işitsel yerleştirme ve heykel üretimi için malzeme ortaya çıkıyor. Seyredenleri çevreleyerek kuşatan, geçici mimari mekanları görme deneyimini dönüştüren veri heykel çalışmaları aynı zamanda arşiv üretimi ile ilgili sınırları yerinden ederek yapay zeka ile başka bir hafıza üretiyor. Refik Anadol derin öğrenme, nöron ağları ve algoritma mimari çalışmalarıyla parametrik veri heykel yaklaşımını masaya yatırıyor. Makinalar hayal kurabilir mi, düşüncesi ile yola çıkarak ortaya yeni bir sanat dili inşa ediyor. 

Eskiden bir heykel, resim ya da mimari yapının önünde dururken statik olmayan nesnenin aslında ne anlattığının hayalini kurardık. Şimdiki yeniçağ görsel sanatları, insana hayal ettiği şeyi deneyimleme fırsatı sunuyor. İnsan faktörünün nispeten azaldığı ve hayalgücünün sınırlandıran bir tecrübe olduğu halde, bu tecrübenin ete kemiğe bürünmüş hali insanda hayranlık duygusu uyandırıyor. 

Mimariyi bir tuval gibi kullanan Anadol’un on beş kişilik bir ekibi var. Dünya çapında farklı ülkelerden farklı dilleri konuşan bu insanların hepsi yazılım biliyor ve ortak bir sanat dili oluşturuyor. Bu açıdan bakıldığında Anadol, büyük bir orkestrayı yöneten orkestra şefi gibi. Yeniçağ sanatçıları multi-disipliner olarak tanımlıyor, yani her alanla alakalı metinlerarası ve sürekli iletişim halinde olan geniş bir ağ. Sanatın kapsayıcılığı alanlar arasındaki sınırları kaldırıyor.

Gelişme ve dijital devrimin çirkin yüzü dijital çöplük ve plastik. İnsan kanında ilk kez mikro plastiğe rastlandı. Dünya dönüşürken ve yüzümüzü geleceğe dönerken dünyanın kaynaklarını tüketiyor ve suyu doğayı kirletiyoruz. Karbon ayak izi, mikro plastik gibi kavramlar hayatımıza girdi. Yani insan sanat üretirken kaynakların da birçoğunu tüketiyor. Bir makinanın rüyasının insanlığa kaça mal olduğunu, olacağını henüz bilemiyoruz. İşin ilginç kısmı şu an doğan bir bebek en iyi ihtimalle yüz yıl yaşayacak. Yani yeryüzünde var olan insanların yüz yıl sonra burada olması mümkün görünmüyor. Tabii yapay organlar ve klonlanmış insanlar icat edilmezden evvel. Bunun üretilmeye başlandığı ama bu bilginin sade vatandaşla paylaşılmadığı gibi komplo teorileri bilim adamları tarafından bile sesli söylenir oldu. Koyunu 1990’lı yıllarda klonlayan insan, 2000’li yılların ilk çeyreğini tamamlamak üzereyken neden insan klonlayamasın? Geleceğin dünyası dijital görsel medya sanatları, Metaverse evreni ve dijital ikizler. Yapay zekâ verileri o kadar hızlı topluyor ve veri akışı o kadar yoğun ki, bir ay öncesinin verisi ile günümüz verisi şaşırtıcı bir biçimde kat be kat fazla. 

Metaverse evreni demişken, moda devi Gucci’nin bu sene Milano’da düzenlenen defile teması ikizlerdi. Defilede atmış sekiz adet tek yumurta ikizi mankeni podyuma çıkan markanın kreatif direktörü Alessandro Michele, “Podyumu tiyatro sahnesi olarak kullanıyorum,” diyor. Geleceğin dünyasına atıfta bulunan bu defile yoğun ilgi gördü ve moda markalarının geleceğe bakışını ve yorumunu değiştirerek önemli değişimin habercisi oldu. 

Biz şimdilik uzak akrabalarımızı görüntülü arayarak bayramlaşmaya, evlerimiz robot süpürgelerle süpürmeye devam edelim. Bakalım geleceğin dünyasında, kısacık ahir ömrümüzde neler göreceğiz?

NOTLAR

1 ABD Başkanı’nın yılda bir Ocak veya Şubat ayında Kongre’ye (Senato ve Temsilciler Meclisi’nin toplamı olan ABD parlamentosu) yaptığı konuşma.

2 Türkiye’de de gösterilen Amerikan çizgi filmleri.

3 Immersive installation: “Sarmal kurulum.” İzleyiciyi içine alıp sürüklemeyi amaçlayan sanat enstelasyonu.

Etiketler
Ayşegül Temizer immersive enstelasyon Refik Anadol Geleceğe Dönüş Makine Halüsinasyonları Eriyen Hatıralar Alkazar Rüyası Parametrik Veri Heykel Yaklaşımı