André Spire ve Fransız şiirinde Siyonizm
1908 senesinde Fransa’da yayımlanan Poèmes Juifs (Yahudi Şiirleri) isimli şiir kitabı, hayatı boyunca Siyonizmin yılmaz savunucusu olacak yeni bir şairin doğuşunu duyuruyordu. Şair lafını asla sakınmıyor ve asimile olmuş Yahudileri çok sert bir dille eleştiriyordu. Hatta bir şiirinde şöyle seslenmişti onlara:
Köşende ne yapıyorsun, öyle beceriksiz ve üzgün?
Çok zavallı, çok aşağılık
Ey Yahudi, hiç mi cesaretin yok?
Bir anda dikkatleri üzerine çeken bu şairin ismi André Spire’ydi ve 1868 senesinde Fransa’nın doğusunda, Paris’e 300 kilometre uzaklıkta yer alan Nancy şehrinde doğmuştu. Babası, Fransa’nın ünlü Yahudi sanayicilerinden birisiydi. O nedenle çok rahat bir çocukluk yaşamıştı. Özel öğretmenlerden alınan derslerden kalan zamanlarda, ailece uzun orman gezileri yapıyorlardı. Ayrıca sık sık tıpkı babası gibi sanayici olan zengin misafirleri olurdu. Bu yıllar, Fransız Yahudileri için rahat zamanlardı. Fransız Devrimi'nin Yahudilerle olan üstü örtülü anlaşması başarılı olmuş gibi görünüyordu. Yahudiler kimliklerinin kabulü karşılığında, Fransız toplumuna kültürel uyum sağlamayı vaat etmişlerdi. Ve dünyadaki hiçbir Yahudi topluluğu, siyasi haklar ve sosyal hareketlilik açısından Fransız Yahudileriyle rekabet edemezdi o yıllarda.
Ancak bu rüzgar yavaş yavaş tersine dönmeye başlıyordu. Andre Spire 20 yaşındayken, tıpkı kendileri gibi Nancy’de yaşayan Fransız milliyetçisi ünlü yazar Maurice Barrès ve babası arasında bir tartışma yaşanacaktı. Maurice Barrès’in, bir emlak müzayedesinde babasıyla aynı evi satın almak istedikleri için “Bu ev, o pis Yahudi'ye ait olmayacak,” dediği iddia edilmişti. Spire, o sırada zorunlu askerlik hizmetini yapıyordu; ancak dilden dile dolaşan haberi duyar duymaz, Barrès’i düelloya davet etmişti. Düello davetleri bununla sınırlı kalmayacak, zorunlu askerliğin ardından hukuk okumak için Paris’e taşındığında, burada da meşhur La Libre Parole gazetesindeki bir yazarı düelloya davet edecekti.
Paris’te geçirdiği bu yıllar, onun için büyük bir değişimi de beraberinde getirmişti. İlk zamanlarda, alıştığı zengin burjuva hayatına devam etmişse de, daha sonra şehirdeki büyük gelir eşitsizliği üzerine düşünmeye başladı. Hatta birkaç arkadaşıyla birlikte, La Société des Visiteurs isminde bir hayır kurumu kurmaya karar verdi. Bu sırada mezun da olmuş ve Çalışma Bakanlığı’nda işe başlamıştı. Yahudi kültürü ve inancına olan ilgisi de günden güne artıyordu. Dreyfus Olayı, sonradan Siyonizm düşüncesinin bayraktarlığını yapacak pek çok Yahudi gibi onun üzerinde de ciddi etki bırakacaktı.
Spire, Yahudilerin Fransız toplumuna kabul edilebilmek için çok ağır bir bedel ödediklerini düşünüyordu. Bu arada, Siyonist hareket de Paris'teki Yahudiler arasında hızla yayılmaya başlamıştı. Ve Spire de, 12 Ekim 1904 tarihinde annesine yazdığı bir mektupta, ilk kez şu sözlerle Siyonist olduğunu ilan edecekti:
“Asimilasyon doktrininin sahte bir vaat olduğuna inanıyorum ve Yahudi ırkına, onu özümsemeyi arzulayacak kadar büyük bir hayranlık duyuyorum. Ancak sürekli sürgünde olan bir millet mutlu olamaz. Bir toprağa ihtiyacı var. Bu nedenle, kendimi bir Siyonist olarak hissediyorum."
Bu mektubun üzerinden henüz 2 hafta geçtikten sonra yazdığı başka bir mektupta ise şunları söyleyecekti:
“Yeni bir devlette yaşamak benim için çok baştan çıkarıcı olurdu...”
Spire, bu mektupları yazmasının üzerinden kısa bir süre geçmişti ki, İngiliz Siyonist yazar İsrail Zangwill’in Fransızcaya tercüme edilen bir kısa öyküsünü okumuştu. Zangwill, kısa bir süre önce ölen Theodor Herzl’in de yakın arkadaşıydı ve asimile olmuş Yahudilere dair yazdığı öyküler Fransızcaya çevrilmeye başlanmıştı. Bu öyküler, Spire üzerinde muazzam bir etki bırakacaktı. Küçük yaşlardan itibaren şiir yazmaya ilgi duyuyordu, hatta yazdığı birkaç şiir bazı dergilerde de yayınlamış, ardından 1903 senesinde La Cite Presente isimli bir şiir kitabı yayınlanmıştı. Ancak Zangwill’in öykülerini okuduktan sonra şunu söyleyecekti kendine: “Şimdi bir Fransız şaire ek olarak, bir Yahudi şair de oldum.”
Spire, yazdığı şiirlerle kısa sürede Siyonizm düşüncesinin başlıca şairlerinden birisi haline geldi. 1908 senesinde Fransa’da yayımlanan Poèmes Juifs (Yahudi Şiirleri), bu dönüşümün doruk noktasıydı. Şiirleriyle gelen şöhretin tadını çıkarırken bir yandan da Siyonist hareket içerisinde aktif olarak çalışmaya da devam ediyordu. Önce Siyonist hareketin Rusya’daki temsilcileriyle ilişki kurarak onları desteklemiş, daha sonra 1911 senesinde Basel’de toplanan 10. Siyonist Kongre’ye katılmıştı. Burada yaptığı konuşmada şöyle haykıracaktı:
“En aşağılık Yahudiler, kendi kimliklerini inkar edenlerdir... Peygamberler tarafından lanetlendiler ve Kudüs'ten sürüldüler... Asimilasyon ölümdür. Siyonizm yaşamdır.”
Spire, 1.Dünya Savaşı sonrasında Fransa'ya göç eden Yahudileri örgütlemek için Association des Jeunes Juifs (Genç Yahudiler Derneği) isminde bir dernek de kurmuştu. Ancak en dikkat çekici olan ise, savaş sonrası gerçekleşen Paris Barış Konferansı’nda, Fransız Siyonistlerini temsilen yaptığı konuşmaydı. Bu konuşmayla, hem Fransız Devleti’nin 1917 senesinde imzalanan Balfour Deklarasyonu’nu onaylamasını sağlamış, hem de devleti temsilen Filistin topraklarına gönderilen heyette yer almıştı. Bu arada Paris Barış Konferansı öncesinde, 1918 senesinde Ligue des Amis du Sionisme (Siyonizm Dostları Birliği) diye bir birlik de kurmuştu. Birliğin en büyük amacı, Filistin’de kurulması planlanan Yahudi devletiyle ilgili kültürel, siyasi ya da sosyal projeler üretmek ve Yahudi olmayan kesimlerle ilişkileri güçlendirmekti. Yine 1918 senesinde, Fransa’nın en saygın edebiyat dergilerinden Revue de Paris için Siyonist hareketin tarihini kaleme almıştı ve yoksul Yahudi kitleleri yalnızlığa terk etmekle itham ettiği Fransa’daki Yahudi burjuvazisini yerden yere vurmuştu.
II. Dünya Savaşı sırasında Amerika’ya sığınarak burada şiir dersleri veren ve 1966 senesinde Paris’teki evinde ölen Andre Spire, otuzlu yaşlarının başından itibaren hayalini kurduğu o işgal devletinin kurulduğunu gördüğünde 80 yaşındaydı. O öldükten sonra Fransa, Siyonist şairler için eskisinden bile daha güvenli bir yer haline geldi. Sartre gibi pek çok Fransız aydın, Siyonizm’e duydukları sempatiyle ön plana çıktılar. Arkalarında, sırtlarını yasladıkları koca bir devrim vardı ne de olsa. Siyonizmin Fransa’daki serüveninin en dikkat çekici sahnelerinden birisi olan Fransız Devrimi…
Andre Spire’ye gelirsek; ülkemizde neredeyse hakkında hiç çalışma olmayan bu adam, bugün hâlâ Fransız şiirindeki Siyonist canlanmanın en önemli temsilcisi olarak gösterilmeye devam ediyor.