Cehennemin katları
Bu yazının adını Filistin’e dair aptallıklar koyabilirdim ama gidişata bakınca bunlara aptallık demenin boş bir iyi niyet olacağına kanaat getirdim. Türk gavurunun geldiği noktaya hayretle bakıyorum bir aydır.
Filistin’le bu konulara aklım yetmeye başladığından beri ilgiliyim. 15-16 yaşlarından beri yani. Aradan geçen 15 yıldan fazla zaman zarfında İsrail’i savunan, haklı göstermeye çalışan, Filistinlilerin roketine, bombasına, direnişine takan, olumsuz bir şey söyleyen kimseyle karşılaşmadım desem yeridir. Bazı radikal Kürtler hariç tabii. Neden bilmem, kendilerini bir yurt icat edip oraya dönen Yahudilerle özdeşleştiren Kürtler de var ama onun haricinde Filistinlilerin mazlumluğu, yerlerinden sürüldükleri, topraklarının ve kaynaklarının gasp edildiği, yalnızca işgal edilmeyip aynı zamanda sömürüldükleri tartışılmazdı bile. Türkiye’de Müslümanları sevmeyen, İslamcıları düşman belleyen, hayattaki tek gayesi seküler yaşam tarzını -bu da ne demekse artık- desteklemek olan çoğu kimseler dahi iki sene öncesine kadar “Şimdi bırakalım Müslümanlığı, cihatçılığı falan, insan olan Gazze’nin yanında olur,” diyordu.
Ben o zaman da bu püritenlikten, kendini İslamcılarla aynı safta hissetmemek için “Gazze insanlık davası” diyen tiplerden ve bu söylemden hoşlanmıyordum zira işin bir ucunda bütün bir halkı sömürgeleştirmek varken, diğer ucunda Batı’nın Araplara ve Müslümanlara duyduğu nefret var. Bunu bu sefer politik doğruculuk vb. şekillerde gizlemeye çalışmadan yayıyorlar bir de. Ne olursa olsun Müslüman bir halkın katledilmesi söz konusu. Bu sene, 7 Ekim’den beri gizli ya da açık şekilde İsrail’i savunan, sanki meşru ve normal bir devletmiş de birtakım terörist kendisine isyan edip roket atıyormuş gibi davranan bir sürü isim yapmış insan gördük. Sosyal mecralarda işi “Yahudiler bilim adamı çıkarıyor, Müslümanlar çıkarmıyor” demeye vardıranı gördük. Osmanlı’ya başkaldıran Filistinlilere biz neden destek olacağız kansızlığını gördük. Bunu diyen insan neşeyle cumhuriyet kutluyor, bu da ayrı bir paradoks. Hatta cumhuriyeti coşkuyla kutlayan herhangi birinin halkının kurtuluşu için mücadele eden bir örgüte ya da onuru için ölen bir halka dil uzatması başlı başına gavurluk zaten. Bunu Batı’nın yedirdiği zokayı yutmakla açıklayabiliriz sadece.
İş sadece Türk gavuruyla bitmedi, bazı Müslümanlar dahi 7 Ekim’den sonraki 1-2 hafta düşmanına benzemekten bahsetti mesela. Halbuki Hamas’ın düşmanına benzemesi için neredeyse 100 sene boyunca kendisine hiçbir zararı dokunmayan bir halkı arkasına aldıktan sonra başta Amerika olmak üzere dünya sisteminin de desteğini alıp zorla topraklarından kovması, kaynaklarını sömürmesi, ucuz iş gücü haline getirmesi gerektiğini herhalde konuyu biraz takip eden herkes ezbere bilir. Nekbe’den beri Siyonistler ne yapıyorsa hatta öncesinde I. Dünya Savaşı’ndan beri ne yapıyorlarsa yapması gerekir Hamas’ın ki “düşmanına” benzesin. Bu söylemin altında Filistinlilerin güçlenmesini, kendilerini savunmasını, savaşmasını istememek, onları sadece ölürken ve pasif şekilde sevip desteklemek arzusu var. Müslümanları sürekli hakarete, saldırıya uğrarken görme isteğine insanlıktan yana olmak, tarafsızlık süsü vermek var. Böyle olunca da Hamas’ın İsrail ile herhangi bir anlamda bir tutulabilmesi bile ahlaksızlıkken üstüne siviller ölmesin muhabbeti çıkageliyor. Sonra bu muhabbet o kadar uzuyor ki hâlâ Yahudi soykırımının ve faşizminin utancını aklayacak yer arayıp Filistin’i bulan Almanya, Gazze’nin yanında olanları Yahudi düşmanlığıyla suçluyor, onların Türkiye şubeleri de haydut ve katil İsraillilerin ölmesini hak görmenizi ayıplayıp sizi faşist olmakla filan suçlayabiliyor.
Yıllardır Gazze her bombalandığında Gazze’nin yanındayız mesajını veren biri eğer samimiyse İsrail’deki sivillerden bahsedemez. Bahsedememeli. İsrail’deki herkesin asker olduğunu bilmeyen mi var? İsrail propagandası ve sömürgeciliğinin kültürel uzantısı olan müzik festivallerinde neşeyle partilerken ölen masum insanlardan bahsedemez. Yanı başında abluka altında bir halk varken müzik festivaline gidiyorsan herhalde neyin riskini aldığının farkındasındır.
Yatıp kalkıp Ortadoğu halklarının isyan etmediği, direnmediği, teslim olduğu için bu halde olduğunu söyleyip duran kanaat önderleri ya da influencerlar kendi istedikleri yönde direnmeyen bir halk görünce zalimin bokunda boncuk arıyorlar. Barışçıl çözümlerden bahsediyorlar. Irak’ta, Bosna’da tecavüze uğrayan, Filistin’de, Lübnan’da hayatları biten kadınları dert etmezken festivalden kaçırılan ve zaten Siyonist olduğu bilinen kadını neredeyse laiklik şehidi ilan edecek bir gavurluk var. Deprem dönemi “asıl şimdi politika yapılır” diyerek ölülerin üstünde tepinen, seçim dönemi iktidar karşıtı propaganda yapmamayı dahi kötülükle eşdeğer tutan pek çok insan ağzını açıp da bebeklerin katledildiği, hastaneleri bombalandığı Gazze’de insanlık namına, iyi olmak adına, doğru tarafta durmak hatta vicdanlı olmak için dahi olup bitenle ilgili bir taraf beyan etme gereği bile duymuyor. Ama Atatürk bize özgür bir ülke bırakmıştı? Onun bıraktığını İsrail ve ABD geri mi aldı? Seçici geçirgen vicdan.
Tek derdi Gazze’den çıkarılan insanların Türkiye’ye yerleşip yerleşmeyeceği olan insanlar bile gördük. Suriyelilere “savaşsalardı o zaman” diyen bu insanlar, savaşan Filistinlilere barbar demekten de geri durmadılar. Buradaki izansızlığı, körlüğü, ne dediğini bilmezliği unutmamak lazım.
Buraya kadar kimsenin bilmediği bir şey yazmadım. Buradan sonra da yazmayacağım. Ben bizim memleketin laik tayfası, dinsizi ya da gavuru hatta solcusu nasıl bu noktaya geldi, ona şaşırmakla meşgulüm. Hayır şimdiye kadar hep doğru yerde duruyorlardı demek istemiyorum. İslamcılarla ya da Cumhurbaşkanıyla aynı şeyi söylüyor gibi durmamak veya onların destek verdiğine kat’i surette destek vermemek midir buradaki güdü? Halbuki Filistin meselesi sadece dinle açıklanabilecek bir şey de değil. Dünya üzerinde birçok Filistinli mülteci ve bu davayla ilgilenen insan var, Müslüman olmayan çok fazla insan var bunlar arasında. Bu amansız küfrün, Siyonizm’e ve açık bir zulme karşı çıkan insanları Yahudi düşmanlığıyla suçlayacak kadar kansızlaşmanın sebebi ne? Hükümetin kötü politikalarıyla işgal altındaki bir halkın ne alakası olabilir? Bu kadar mı Batı’nın dayattığından başka bir şeyi düşünemez hale geldiniz?
Şahsen Siyonistlerin, İsrailli ve Amerikalı katillerin bir gram yaşayacak nefes alacak yer bulmadan gebermesini istiyorum. Filistin’in intikamı başka türlü alınamaz, adalet sağlanamaz. Bunun için sürekli yazıp çizmek, boykotlar, propagandalar ne kadar etkili bilmiyorum, çünkü burada halkların gücünü aşan bir sistem var. Devletlerin ticareti durdurması ve İsrail’i abluka altına alması lazım ama tek başına ABD’nin desteği yeter zaten İsrail’i ayakta tutmaya. Yine de en ufak bir katkısı olacaksa yapmaya devam etmeli diyorum. Onun haricinde belki de yapılacak en önemli şeylerden biri bu yaylım ateş gibi yayılan “laik İsrail”, “çölde vaha”, “medeni devlet vs. barbar Müslüman halk” yalanlarının ya da Oğuzhan Uğur gibi tiplerin uydurduklarının daha genç insanları etkisi altına almasını engellemek ve İsrail’in meşru müdafaa yapan bir devlet değil katil, hırsız ve sömürgeci olduğunu öğrenmelerini ve unutmamalarını sağlamak. Yeniden. Yeniden.