Köylüleri niçin öldürmeliyiz?
2023 Genel Seçimleri ikinci turu sonuçlandıktan 12 gün sonra Kemal Kılıçdaroğlu, Sözcü TV'de katıldığı bir programda kendisine yöneltilen neden başarısız oldunuz sorusunu aynen şu şekilde yanıtladı:
“Bunu araştırdık. Yani acaba kırsaldaki insan acaba neden bu ekonomik yıkımdan etkilenmedi diye. Çok basit. Ayda 500 Lira verdiğinizde zaten harcayacak yer yok. Köyde nereye harcayacak parayı? Ekonomik yıkımdan etkilenmiyor o.”
Kırsal kesimden oy alamadıklarını bunun birinci sebebinin köylerde para dağıtılması ikinci sebebinin ise buralarda sadece TRT çektiği için insanların manipülatif devlet yayınlarından etkilenmesi olduğunu dile getirdi. Kentliler, eğitimliler, aydın ve demokrasiyi özümseyen kesimler bizi destekledi dedi. Yüzde de verdi: %51. Bu arada kentliler derken verdiği örnekler de enteresandı: “Kentliler yani esnaf, taksici, pastacı...”
128 Ram Piro
Bu gibi hatalar canlı yayın esnasında soru cevap telaşesi içinde yapılabilir. Amacım komik anlara dikkat çekmek veya gaf yakalamak değil. Kılıçdaroğlu’nun tartışma yaratan söyleşisinin ardından bu TV programını farklı bir gözle seyrettim. Gördüğüm şu ki Kemal Kılıçdaroğlu’nun köy, kent, nüfus, seçmen dağılımı, seçmen davranışı gibi konularla ilgili hiçbir fikri yok. Gerçekten yok. Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’de 2023 seçimlerinde oy kullanan seçmenin yüzde kaçının köylerde yaşadığı ile ilgili herhangi bir veriyle karşılaşmadığına eminim. Danışmanları herhalde 1, 2 ve 3 sandıklı seçim bölgeleri diye bir şey tutuşturmuşlar eline onu köy diye ezberlemiş muhtemelen, dönüp dolaşıp oraya getiriyor lafı.
Kılıçdaroğlu’nun benzer bir ezberiyle muhtarlara özel kalem müdürü vaadinde karşılaşmıştık. Bunun bir gaf olmadığını daha sonra bununla ilgili dalga geçilmesine, eleştirilmesine rağmen aynı vaadi tekrarlaması üzerine anlamıştık. Kılıçdaroğlu, Türkiye’de 10 milyon işsiz olduğunu her bir muhtara bir özel kalem atandığı taktirde işsizlik sorununun çözüleceğini söylemişti. Muhtemelen hala benzer düşünceye sahip ki seçimlerden önce de bu çözümünü tekrar gündeme getirdi. Kemal Kılıçdaroğlu Türkiye’de kaç muhtar var, kaç köy, mezra, mahalle, kasaba var bilmiyor. Öğrenmeye niyeti de yok. Türkiye’de 2023 verileri ışığında köy nüfusunun seçmen kütüğüne yansıyan sayılarının seçim sonuçlarını etkileyemeyecek olduğunun da farkında değil. Seçimler biter bitmez suyun altında nefesini tutan birisinin tam boğulmak üzereyken kurtulduğunda nefes alması gibi gerçek fikrini püskürten seçmenlerinin haykırdığı şekliyle Kemal Kılıçdaroğlu hakikaten son derece kısıtlı bir zihinsel işlerliğe ve bilgi birikimine sahip. Yani gerçekten de ana muhalefet lideri Türkiye ile ilgili çok temel bilgilere bile sahip değil ve daha da kötüsü kuvvetle muhtemel bu bilgiler kendisine iletildiğinde de kavrayamıyor ve işleyemiyor. Bunun sonucunda da sık sık böyle tablolarla karşılaşıyoruz.
Öte yandan yukarıda zikrettiğimiz bu acıklı bilgi eksikliği ve zihinsel darlık Kılıçdaroğlu seçmenine bir seviye daha düşük kalibrede sirayet ediyor. Muhalif seçmen söylenenlere inandığı gibi bir de saldırgan bir tutumla hayali bir sınıfsal düşmana karşı savaşıyor. Daha önceleri makarna ve kömür dağıtıyorlar diye seçim kaybettiklerine inandırılan seçmenin önüne şimdi yine aynı mönüden çürümüş, tadı kaçmış rengi atmış artıklar koyuyorlar. Seçmen de maşallah yedikçe yiyor. Ne midesi bozuluyor ne yüzünü buruşturuyor. E böyle başa böyle tarak. Şimdi şimdi fark ediyoruz ki aslında Kemal Kılıçdaroğlu bu kitleye çokmuş bile. Tuvalet terliği derken şaka yapmıyorlarmış. Şimdi karşısında kaçıncı sefer hezimete uğradığını sayamadığımız kitleyi köylü diye, cahil diye güya aşağılayan Cumhurbaşkanı adaylarının kim olduğunu akıllarına getirseler aslında belki bir aydınlanma olacak ama, muhalif cehalet öyle köpürmüş öyle çıldırmış durumda ki bırakın aydınlanmayı bu algı ve duyu seviyesiyle gündelik ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri mucize.
Bektaşi Fıkrası
Muhalefet liderinin “onlar yüzünden kaybettik” diye aşağıladığı köylülerle ilgili değerlendirmelerine göz attığımız bu yazıyı Kılıçdaroğlu’nun biyografisiyle ilgili bir notla bitirelim. Kemal Kılıçdaroğlu Tunceli ilimizin Nazımiye ilçesi Ballıca Köyü’nde doğmuş. Köylü yani. Kendi beyanına göre annesi Yemuş hanımın okuma yazması yok. Vefat edenler hariç yedi kardeşler. 23 yaşına kadar Tunceli, Erciş, Elazığ’da yaşamış ve okumuş. Birçok köy kökenli ve problemli ailede olduğu gibi şimdiki soy isimleri protez bir kimlik aslında. Gerçek soy isimlerini değiştirmişler. Bu konu biraz karışık çünkü eşi ve teyzesinin kızı olan Selvi Kılıçdaroğlu’nun kızlık soyadı Wikipedia’da Gündüz olarak geçiyor. Selvi hanımın vefat eden abisinin ise adı ve soyadı Hüseyin Özdağ. Soy isim işi ilginç. Sanki aslında kim olduklarını saklıyorlar gibi bir izlenim yaratacak kadar ilginç hem de.
Şahsen akraba evliliğine karşı değilim. Ancak Kemal beyin özellikle o bölgenin köylü bağnazlığından kurtulmadan hem etnik hem mezhepsel olarak “yabancı” bir adayla evlenme seçeneği belli ki yoktu. Bu yüzden de en az teyzesinin kızı olan Selvi hanımla evlendi. En az diyorum çünkü çok yüksek olasılıkla eşiyle hem baba hem anne tarafından birkaç akrabalık bağı daha var. Anne ve babası ile kayınpeder ve kayınvalidesinin durumu da benzer. Öte yandan Kılıçdaroğlu’nun mikro faşist bir politika izlediğini CHP’deki neredeyse tüm Sünniler dile getiriyor. Sadece izlediği politikalar değil partideki sürdürdüğü kadrolaşma inadı da yine dışarıda kalan unsurların eleştirdiği şekliyle bölgesel bir mezhepçi anlayışla sürdürülüyor. Yani özellikle Tunceli Alevileri’nin ve Kürtçü Alevilerin CHP teşkilatlarında agresif bir istimlak faaliyeti yürüttüğü sır değil. Bu da yine tıpkı akraba evliliği gibi aşırı kapalı bir toplumsal davranışın kentte tutunma pratiğini örnekliyor. Özet olarak Kemal Kılıçdaroğlu sadece köken olarak köylü değil. Politik olarak da aile yaşantısı bakımından da köyünde edindiği genetik, ideolojik, etnik, kültürel, mezhepsel kodlara sıkı sıkıya bağlı. Belki de Kemal Kılıçdaroğlu’nun karşı tarafa köylü, kırsal, cahil diye sallamasını kendi durumunu saklama ve kocaman bir mezhepçi köye dönüştürdüğü CHP’nin vaziyetini perdeleme çabası olarak okumalı. İktidar seçmeni için hava hoş. Hele de seçimi kazandıktan sonra olan biteni Bektaşi fıkrası dinler gibi takip ediyorlar. Muhalif seçmeninse çilesi dolmayacak gibi görünüyor. Bir süre daha ham hayallerle kurultaydan yerel seçimlere oradan yeni kurultaylara savrulacaklar. Bu arada köylülere, kırsal kesime sataşmayı ihmal etmeyecekler tabi.