Yahya Sinvar'ın şehadeti
İzzeddin el-Kassam cihadın gerekliliğini, Ebu Cihad metodolojisini ortaya koymuşlardı. Yahya Sinvar'ın katkısı ise sonradan anlaşılacak. Şu ânda İsrail'in Filistin'e karşı giriştiği soykırımın durdurulmasının aciliyeti sağlıklı değerlendirme yapmak için gerekli soğukkanlılığa ulaşmamıza da mani oluyor. Hem müminlerin hem de potansiyel müminlerin her biri bugün için sadece oraya bakabiliyor. Yeter artık.
İşin iki tarafı var. Biri diğerinin içinde anlamını bulmadığı sürece açığa çıkmayacak iki taraf: iman ve politika. Slogan atanlara fazla inanmayın. Onların gerçekliği Filistin davası üzerinden sosyalleşmekten ibaret. Şehadeti övmek buradan ne kadar da kolay. Haklılık hissi için yeterli. Sabah kalkıp işe gideceğiz sonra. Ama iki mesele de değirmen taşı gibi yerinde duruyor: iman ve politika.
Bize öğretilen: Politika için iman esnetilebilir, tümüyle vazgeçilmiyorsa. Çünkü politika yapma izni görünüşte sadece Batı değerlerinin (bireyselcilik, serbesti, insan hakları; demokrasi ve kapitalizm) dünyaya içkinliğini sindirebilmiş kişi ve gruplara tanınıyor. Bu vizyon dahilinde senle ben politika yapamayız. Batı değerlerinin dünyaya içkinliği tarihi tarafından ekarte edilmiş müminleriz biz. Tarihin bizi süpüreceği aşamayı bekliyoruz. Merkezde değil çevrede, tarih sahnesinde değil tarih-dışı bir tabloda, içerde değil dışarıda, tartışma tarafı değil bertarafız.
Kestirmeden bir ifade olacak ama: Yahya Sinvar tıpkı yolu ona öğretenler gibi, sözünü ettiğimiz tarih vizyonunu parçalamaya çalıştı. İmanla politikayı bir araya getirdi ve Filistin varoluşunu tarih sahnesinin merkezine sokmaya çalışanlara katıldı.
Daha uzun ve boyutlu değerlendirmeler sonra yapılacaktır. Ama Yahya Sinvar'ın şehadetini önce böyle anlamak lazım.